1 Nisan 2011 Cuma

YOKSA BU BİR NİSAN ŞAKASI MI?

Erdoğan nedendir bilinmez Türkiye’nin iç meseleleri ile ilgili demeçleri dışarıda veriyor. Velev ki siyasi simge…” diye başlayan ve işgüzarların kolları sıvayıp AKP’yi kapatmaya kalktığı; fakat AKP’nin sürecin ardından daha da güçlenerek çıktığı konuşmasını da malumunuz olduğu üzere bir dış gezi sırasında yapmıştı. Şimdi de İngiltere’de başkanlık sistemini referanduma götüreceğini söyledi.

Pekiyi ama başkanlık sistemi Türkiye’ye ne kazandıracak, getirisi ne olacak? Erdoğan sürekli başkanlık sisteminden bahsederken arada bir neden başkanlık sistemini bu kadar çok istediğini izah etse fena olmayacak.

Belli ki Erdoğan devletin tepsindeki koltuğa Gül’den sonra kendisi oturmak istiyor. Ama Erdoğan gibi biri elbette temsille yetinmez. Cumhurbaşkanlığı temsil makamıdır. Oysa Erdoğan sahip olduğu gücü daha da artırmanın peşinde. Devletin başının yürütmede de söz sahibi olması ve tarafsız olmak yerine rahat rahat taraf olması elbette başkanlık sistemiyle mümkün. Başkanlık sistemi tartışılırken hep ABD örnek veriliyor, çünkü ABD başkanlık sisteminin dünyada en iyi işlediği ülke. Ama başkanlık sistemi halka gösterilmek istendiği gibi sadece cici ülkelerde görülmez. Bugün genelde başkanlık sisteminin ABD ve Fransa dışında görüldüğü devletlerin rahatlıkla tamamı diyebilirim demokrasiyi hazmedememiştir: Afganistan, Kolombiya, Liberya, Uganda, Kenya, İran, Ekvador, Arjantin, Surinam, Tanzanya, Zambiya, Somali, Haiti… bunlar başkanlık sisteminin görüldüğü diğer bazı ülkeler.

Başkanlık sistemi ABD’de ve Fransa’da iyi işlemektedir çünkü oralarda kuvvetler ayrılığı vardır. Gelişmiş bir sivil toplum bilinci ve faal, sesini duyurabilen, adam yerine konan sivil toplum örgütleri vardır. Basın bağımsız, bizdeki gibi en ufak bir muhalefette içeri alınan gazeteciler ya da yürümek sesini duyurmak istedi diye dayak yiyen halk yoktur. Gelişmişlik düzeyi, sosyo-kültürel yapı ve demokrasi kültürü buradakinden çok farklı. Baskıcı ve otoriter devletlerde başkanlık sisteminin gideceği yer kaçınılmaz olarak diktatörlüktür. Meşruluğunu halktan alan bir başkan bizimki gibi demokrasinin en çok oyu alanın istediği gibi borusunu öttürmesi olarak algılandığı ülkelerde çok rahat bir şekilde iktidarı kişiselleştirir. Başkanlık sisteminde başkan kabine üyelerini istediği gibi atayıp değiştirebilir. Türkiye gibi bir yerde zaten kadrolaşmanın iyice suyunu çıkarıyorlarken bir de bu riske girmek çok sakıncalıdır. Türkiye’de siyaset öcülerden beslenmektedir. Bazı öcüler bazılarına rant getirmektedir. Örnek vermek gerekirse aslında şu an darbe tehlikesi falan yoktur ama halkın kafasına öyle bir darbe öcüsü yerleştirilmiştir ki bu öcü sayesinde bir kısım insanlar AKP’nin yaptığı her türlü baskı, şiddet, sindirme eylemlerini, göz altıları, hukuk dışı tutuklamaları kriz durumunun bir gereği, normal bir sonucu gibi görebilmektedir. Bu öcü bahanesiyle kriz durumu başkan tarafından yaratılıp uzatılabilir. Daha da despot bir duruma gelinebilir.

Dikkat edin hiç kimseye hesap vermek zorunda olmayan bir başkandan söz ediyoruz. Türkiye’de uygulamaya kalkarsak sonuç elbette sistemin uygulandığı Latin Amerika ülkelerindeki gibi diktatörlük olacaktır.