17 Nisan 2016 Pazar

HOMOFOBİK DEMOKRAT



Önüne yatma ardına yatma gibi saçma sapan bir kavga sürüp giderken önemli bir şey görmezden geliniyor. Bu şey bir grup insanın hayatıyla ilgili, gerçi bazıları onları insandan saymıyor ama ben onların da en az bizim kadar insan olduğundan eminim.

Bıraktığımız değil de ondan önceki çarşamba günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu’nda Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu Tasarısı tartışıldı. Türkiye’ye sığınan bir kişinin iadesi talep edildiğinde “ırkı, etnik kökeni, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle bir soruşturma veya kovuşturmaya maruz bırakılacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence veya kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması durumunda iadesinin reddedilmesi ” şeklindeki kanuna HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin eklenmesini talep etti. Ertan, Türkiye’ye sığınan bir kişinin iadesi talep edildiğinde “ırkı, etnik kökeni, dini, vatandaşlığı, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle bir soruşturma veya kovuşturmaya maruz bırakılacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence veya kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması durumunda iadesinin reddedilmesi” gerektiğini belirtti.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise Hükümet olarak bu önergeyi asla kabul etmeyeceklerini belirtti. “Tabii, cinsel yönelim konusunda da ilgili önerge gelecek ama biz Hükümet olarak ona katılmıyoruz. Yani bizim siyasi tavrımızdır bu, muhafazakâr demokrat bir parti olarak bu konudaki yaklaşımımız çok nettir. Diğer partiler farklı yaklaşabilir, mesela HDP, onlar farklı. İleride bir gün HDP ve CHP hükümet olursa onlar getirir ama biz getirmeyeceğiz.”

Bu ifadeler inanılır gibi değil. Bir kere eşcinsellik pek çok ülkede suç. Filistin, Bahreyn, Lübnan, Türkmenistan, Kuveyt, Libya, Mısır, Umman, Suriye ve Bangladeş’te eşcinsellere hapis cezası var. Bangladeş’te bu hapsin süresi müebbed (yani ömür boyu); Cezayir, Fas, Malezya, Katar gibi ülkelerde sadece hapis de yetmiyor hem hapis, hem para, hem de kırbaç cezası var. Yemen, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Nijerya, Pakistan ve Sudan gibi ülkelerde ise eşcinseller ölüm cezasına çarptırılıyor. Hem de idam yöntemleri insanın kanını donduracak cinsten kiminde adamı gırtlağından asarak boğma, kiminde kafayı kılıçla kesme, kiminde taşlaya taşlaya öldürme.

Yani örnek verecek olursak Arabistan’dan bir eşcinsel kafasının kesileceğini anlayınca Türkiye’ye kaçsa ve Arabistan bu kişiyi öldürmek için istese eğer kanun HDP’nin kabul ettiği şekilde yasalaşırsa Türkiye bu kişiyi iade etmez ( ki doğru olan da budur; çünkü insanların cinsel yönelimi yüzünden öldürülmesi boyu, kilosu ya da ten rengi yüzünden öldürülmesi gibi bir şeydir ). Eğer kanun AKP’nin istediği gibi yasalaşırsa Türkiye tabii canım kardeşim al şunu da kafasını bir güzel kes, diyerek bu kişiyi iade eder. İşte kanunun bu şekilde yasalaşmasını isteyen Bozdağ bunun gerekçesi olarak da çok çok ilginç bir şekilde “muhafazakâr demokrat” olmalarını gösteriyor. Bir kere “demokrat” bir grup sırf cinsel yönelimi yüzünden bir insanın öldürülmesini onaylamaz, “homofobik demokrat” olmak nasıl bir garebttir anlayabilen var mı? Hem homofobiğim, hem eşcinsellerin öldürülmesini onaylıyorum hem de demokratım (?) Allah aşkına böyle bir şey mümkün mü? Daha önce de söylemiştim, hem muhafazakâr hem de demokrat olmak diye bir şey söz konusu olamaz. İşte haklı çıktım. “Doğal lideriniz” kadın ve erkek evlenmemişse aynı evde oturamaz, der; üç çocuk doğurun yok yok iyisi mi siz beş çocuk doğurun der, saat 21’den sonra içki içmeyi yasaklar, üniversitelerde alkollü içki satışını yasaklar, Kadıköy’de vapurdan inen “değerlerimize aykırı giyinmiş” kadınları kızları diline dolar, bakanınız dekoltesi yüzünden sunucuyu işinden kovdurur. Sonra da kalkar kimsenin yaşam tarzına karışmıyoruz dersiniz. Yahu daha nasıl karışacaksınız?

Ayrıca ne demek “Diğer partiler farklı yaklaşabilir, mesela HDP, onlar farklı. İleride bir gün HDP ve CHP hükümet olursa onlar getirir ama biz getirmeyeceğiz” insan haklarıyla ilgili hele de yaşam hakkıyla ilgili bir konuda hangi taraftan olursam olayım aynı şekilde yaklaşmalıyım. En çok oyu aldım, iktidar oldum diyip de her canımın istediğini yaparım, hukuku ayaklar altına alırım demekten ne farkı var bu ifadenin? Benim daha çok adamım var ve ben bu kanunu keyfim istediği gibi geçireceğim, onlar iktidar olsun onlar keyfi istediği gibi geçirsin. Evrensel değerler umrumuzda bile değil, şeklinde bir yaklaşım olur mu hiç? Evrensel hukuk değerleri iktidara kim gelirse onun keyfine mi kalmış? Hukukla ilgili konularda çoğunluğun oyu mu önemlidir evrensel değerler mi önemlidir? Ne yani biri hırsızlık yapsa ona ceza verilip verilmemesi için oylama mı yapılıyor yoksa kanun hükmü ve evrensel değerler mi baz alınıyor?

İleri demokrat mısınız, muhafazakâr demokrat mısınız artık kendinize her ne diyorsanız şunu bilin ki demokrat bir insan eşcinsel olmadan eşcinsellerin, Kürt olmadan Kürtlerin, Alevi olmadan Alevilerin haklarını korur ve korumalıdır. Selam olsun tüm hakiki demokratlara, selam olsun tüm güzel insanlara!

14 Nisan 2016 Perşembe

TÜRKİYE SİZİNLE UTANÇ DUYUYOR




Yahu şu “önüne yatma, ardına yatma” tartışmasına girmeyeyim diyordum; ama lastik gibi uzattıkça uzattılar, artık iki çift laf söylemek bir şey bilen ve dürüst olan herkesin görevi oldu. Olayı zaten biliyorsunuz. Ensar Vakfı’nda 45 çocuk tecavüze uğruyor. Bazı kabile kafasına sahip olanlar bu olay kendilerinin dindar nesil fabrikalarında olduğu için kuruma en ufak bir ses çıkarmıyor. Bir çocuk tecavüze uğrasa bunu kuruma maletmeyebilirsiniz, ikinci çocukta yine bu durumu kuruma maletmeyelim diyebilirsiniz; amaa üçüncü bir çocuk tecavüze uğrarsa orda dur! Artık orda bunun sorumlusu kurumdur. Ulan insaf üç değil, beş değil, on değil, yirmi değil… Tam 45 çocuğa tecavüz ediliyor ve kurum horul horul uyuyorsa o kurumdan artık hayır gelmez, acilen kapatılmalı ve yöneticiler en ağır cezalara çarptırılmalıdır. Ancak bunu yapmak için asgari haysiyet sahibi olmak gerekir. Gerçi ben 45 çocuğa tecavüzden kurumun haberi olmadığına hiç de inanmıyorum, neden mi? Üç değil, beş değil, dile kolay 45 tecavüz hepsi de gizli kalıyor, bunlardan kurumun haberi olmuyor öyle mi? Buna inanacak kadar (aslında başka bir şey diyecektim ya “saf” diyeyim) saf olan var mıdır acaba? Ayrıca çocukların ailelerine şikayetçi olmamaları için para teklif ediliyor, bunu kabul etmeyenler tehdit ediliyor hâlâ mı bunun kurumla ilgisi yok?

Bu ortamda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, kalkıp diyor ki: “Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” tecavüze uğrayan çocuklar umrunda değil, amaç kurumu aklamak. Gelelim şimdi önüne yatmak meselesine…

17-25 Aralık rezaletinde ses kayıtları dökülüp saçılırken bir kayıtta Rıza Sarraf, hakkında herhangi bir soruşturma yapılıp yapılmadığını, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'e soruyor. Güler de ona: “Abicim hiç sen o konuda sen rahat ol sen rahat ol... Vallahi böyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım ya...” diyor. Şimdi Muammer Güler orda bunu derken ne anlamda diyor? Korumak anlamında, bir kişi birinin önüne yatarsa önüne yattığı kişiye kötülük yapmak isteyen önce yatanı çiğneyecektir. Yerde yatanı çiğnememek için onun hatrına diğer kişiye ilişilmez, önüne yatan kişi onu korumaktadır. Nitekim bu kayıt ortaya çıktığında da kimse Güler’in eşcinsel olduğunu ya da Güler ile Sarraf arasında cinsi anlamda ilişki olduğunu düşünmedi. İşte Kılıçdaroğlu da Güler’in bu sözüne gönderme yaptı. Dün hırsızın önüne yatıp, koruyanlar bugün de tecavüzcüleri koruyor anlamında şu sözleri sarf ediyor: "Vakıfları savunuyorlar. Çocuklara sahip çıkın, vakıflara değil. Valisi konuşmuyor, Milli Eğitim Bakanı konuşmuyor. Aile Bakanı birilerinin önüne yatmış durumda o zaten hiç konuşmuyor". Şimdi bunu tutup da cinselliğe çekmeye çalışmak için ya kafasında seksten başka bir şey olmayan biri olmak lazım ya da insanın IQ’sunun ayakkabı numarasına eşit olması lazım.

Bu söz bilerek ve isteyerek saptırıldı amaç ne? Amaç tabii ki bu olaydan bile mağduriyet devşirmek. Zaten daha önce 17-25 Aralık’ta soygunu, vurgunu, hırsızlığı yapanlar “Paralel yapı bize bakın ne yaptı” diyip mağduru oynamıştı. Şimdi de bu sözde cinsel ima var iddiasıyla çocuk tecavüzcülerini aklayanlar mağdur oluyor. Hani yani nerdeyse tecavüze uğrayan 45 çocuk mağdur değil ama çok ilginç bir şekilde tecavüzcüleri koruyan bakan mağdur. Ayrıca böyle bir skandal patladıysa bunun bir numaralı sorumlusu da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’dır ve bu rezaletin ardından bakanın yapması gereken istifa etmektir. Bunu ben demiyorum bunu kanun diyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “En önemli görevi çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunarak sağlıklı gelişimini temin etmek üzere; ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine etmek, çocuklara yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmek, bu alanda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamaktır.”  Bakan istifa etmedi hatta istifa etmesi gündeme bile gelmedi. Hatta bakanın istifasının istenmesi şöyle dursun AKP grup toplantısında  içeri giren Ramazanoğlu alkışlarla karşılandı bir de üstüne “Türkiye seninle gurur duyuyor!” sloganı atıldı. Hükümete bu kadar yakın bir kurumda 45 çocuğun tecavüze uğramasının ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı istifa etmiyorsa onunla gurur değil utanç duysanız iyi edersiniz.