Ergenekon soruşturması kapsamında 6 Mart'ta tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın "İmamın Ordusu" adlı kitabını basacak olan İthaki Yayınevi'nin büroları 23 Mart Çarşamba akşamı saat 18.00 sıralarında Savcı Zekeriya Öz'ün talimatıyla basıldı. Her yer didik didik arandı. Kitabın nüshaları, evrak ve bilgisayarlar tek tek incelendi. Polisler kitabın yazılı kopyaları imha etti yetmedi, bilgisayarlarda bulunan kopyalar için de harddiskler götürüldü.
Fesuphanallah! Eskiden yayımlanmış kitap, yasaklanıp toplatılırdı da “Böyle demokrasi mi olur, bu resmen faşizm!” denirdi şimdi kitaplar daha yayımlanmadan toplatılıyor ve her ne hikmetse bazılarına göre yine de hükümetimizin demokratlığına halel gelmiyor.
Bakalım Başbakan Ahmet Şık’ın tutuklanması ve daha yayımlanmamış kitabın imhası için ne dedi: "Bunlar benim konum değil. Yargının konusu. Ellerindeki bulgular belgeler neticesinde ne çıkıyorsa üzerine gidiyorlar. Bunlar durup dururken olan şeyler değil. Bunun yürütme olarak bizimle ilgisi yok. Bunları bizler çıkarmıyoruz, yargı çıkarıyor. Olayı bu şekilde değerlendirmekte fayda var.” Bir de dönüp Erdoğan’ın 2008’de sarf ettiği sözlere bakalım… Baykal 2008’de Erdoğan’a Ergenekon operasyonları ile ilgili olarak: “Sen bu soruşturmanın savcısı mısın?” dediğinde Erdoğan “Evet savcıyız.” dememiş miydi? Bu ne perhiz ne lahana turşusu böyle? Önce kalk “Ergenekon’un savcısıyım.” de, ondan sonra bu dediğini gayet rahat unutup Ergenekon kapsamındaki tutuklamaların benimle ilgisi yok, de. Oh ne güzel! Dün “kara” dediğine bugün “ak” de. Ak Parti’nin ne kadar ak olduğunu, daha doğrusu ak mı yoksa kara mı olduğunu Başbakanın icraatları yeterince gösteriyor zaten.
Arıyoruz, tarıyoruz Ahmet Şık’ın neden tutuklandığını açıklayan düzgün bir şey yok. İçeri tıkılan adam daha neyle suçlandığını bilmiyor. Sonra daha yargılanmadan tutuklanıp hapse koyulmak da neyin nesi daha insanın suçlu olduğu kanıtlanmadan onu cezalandırmak da ne demek oluyor? Bu kadar kolay mı yani? Muhalif olduğu için insan bu kadar rahat mı içeri tıkılır? Türkiye’de hukuk mu var guguk mu belli oluyor. Katiller, tecavüzcüler ufak tefek cezalarla yırtarken (En basit örnek H. Üzmez. Ayrıca bkz: 13 yaşındaki çocuğa tecavüz eden 26 kişinin “iyi hal” indiriminden yararlanması) neyle suçlandıkları bile belli olmayan insanlar tutuklama adı altında aylarca hatta yıllarca hapis yatıp yargılanmadan cezalandırılıyor.
Yahu artık hükümetin adamı Arınç bile tutup: “Bu çok şık bir olay değil. Henüz basılmamış bir ürüne el konulmasını fevkalade üzücü buluyorum. Bir kitaptan dolayı böyle bir eylem ve faaliyet yapılmasından gerçekten üzüntü ve endişe duyduğumuzu şahsen ifade etmek istiyorum” demek zorunda kaldı. Hükümet kanadından bir başka yetkili Devlet Bakanı Hayati Yazıcı: “Sadece isimsiz-imzasız ihbar, gizli delille tutuklama olmaz. Hukuk devletinde kişinin, neyle suçlanıyorsa sebebini, suçlamayla alakalı delilleri bilmek hakkıdır” dedi. Ama bu laflar ne kadar samimi? Bakalım ileriki günler nelere gebe tutuklamalar devam eder ve bu tür tutuklamaları ayıplayan demeçlerle de yetinilirse bu da bize faşizan uygulamalar karşısında hükümetin ne kadar “ak” olduğunu gösterecek.
25 Mart 2011 Cuma
BİR İLERİ DEMOKRASİ HAMLESİ DAHA…
Etiketler:
Ahmet Şık,
Fethullah Gülen,
İmamın Ordusu,
Recep Tayyip Erdoğan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder