11 Ekim 2014 Cumartesi

ŞİMDİ SIRASI MI? EVET, ŞİMDİ TAM SIRASI!




Bazı arkadaşlar "Şimdi bunu konuşmanın sırası mı?" diyor. Evet şimdi bunu konuşmanın tam da sırası, evet bunu asıl şimdi konuşmalıyız. Bahçeli ve Demirtaş pek iyi anlaşamaz, farklı tellerden çalarlar ama Erdoğan’ı ayakta alkışlamak konusunda ikisi ortak payda da buluşmuştu. Birbiriyle bir türlü anlaşamayan bu ikili bir tek bu konuda anlaşmıştı ne diyeyim ki… Aferin! İkisine de diyecek başka bir laf bulamıyorum.

Bahçeli zaten Gezi protestolarında onlarca vatan evladı ölürken AKP'nin yanında saf tutup ne kadar vatanperver olduğunu göstermişti. İşçiler saatlerce en güvensiz koşullarda çalıştırılıp posaları çıkarılırken ve bir tek kazada 665 vatan evladı birden ölürken MHP ve Bahçeli ne kadar vatansever olduklarını zaten göstermişti. O yüzden benim Bahçeli'ye bir diyeceğim yok. O Erdoğan'ı ayakta da alkışlasa takla atarak da alkışlasa fazla sorun etmem. Çünkü adamın zaten ne olduğu belli Bahçeli en azından net neyse o. Başka bir şeymiş gibi görünmeye çabalamıyor. 

Korkarım ki aynı şeyi Erdoğan’ı ayakta alkışlayan bir başkası için söyleyemeyeceğim. Evet Demirtaş’tan bahsediyorum. Devekuşuna demişler ki “Haydi uç”. Devekuşu: “Ben deveyim deve uçar mı hiç?” demiş. “O zaman gel şu yükü taşı” demişler. Devekuşu bu sefer “Ben kuşum kuşun sırtına yük vurulur mu?” demiş. Önce Gezi protestolarında meydanları dolduran milyonlara “ırkçı, darbeci” diyen sonra kalkıp cumhurbaşkanlığı seçimine adaylığını koyduğunda gezi sevdası kabaran hatta kurbanlardan birinin mahkemesine giden, bundan ayrıca Berkin’in annesini alkışlatan Demirtaş sen deve misin kuş musun? Senin istediğin adaya oy vermediler diye bir şehir halkına toptan hain diyen “Dersim ihanetini unutmayacağız.” Diye Alevilere nefret kusan, HDP’yi Hüda Kaya gibi Alevi düşmanı yobaz mahlukatlarla dolduran Demirtaş… Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyduğun sırada Alevi kanaat önderleriyle görüşüp “Alevi toplumunun demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesine sunduğu katkılardan dolayı teşekkür” eden sen Demirtaş deve misin Kuş musun? Sana oy vermediler diye Alevileri hiç utanmadan hain ilan eden Demirtaş kalktın bu sefer “Alevilerin vereceği her karar benim açımdan değerlidir” dedin Allah rızası için Demirtaş söyle sen deve misin kuş musun? 17 Aralık’ta deveyi hamuduyla götüren hırsızların avukatlığını yapan Demirtaş sen deve misin kuş musun?

Sen Erdoğan’ı alkışlarken İŞİD’e tırlarla yardım gitmiyor muydu? Gidiyordu! 17 Aralık’ta sen AKP’yi canla başla savundun. Yolsuzluk hırsızlık soruşturmalarına “darbe” dedin. Sonra da cumhurbaşkanlığına aday olunca kalkıp “Bir Cumhurbaşkanı düşünün bağlamadan başka bir şey çalmıyor” dedin. Sen burda neyi ima ettin? Peki madem Erdoğan’ın çaldığını düşünüyordun. Neden ona her türlü desteği verdin? Neden hırsızlık soruşturması yapanların yaptığına “darbe” dedin? Allah aşkına söyle Demirtaş sen deve misin kuş musun? Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde sana “satılık” demişti sen onu birkaç gün sonra ayakta alkışladın. Şimdi ben bundan neyi anlamalıyım Demirtaş? Erdoğan doğru mu söyledi?

İşte Türkiye alev alev yanıyor! İşte Kobane alev alev yanıyor! İşte birilerinin sayesinde morg saymanına döndük gece gündüz ceset sayıyoruz: “Bugün üç kişi daha ölmüş, dün beş kişi daha ölmüş. Ölü sayısı 24, yok yok otuz oldu. Dur la 38 olmuş…” Ulan yeter mezarlık baykuşuna döndük. Allah cezanızı versin! Bunun bir numaralı sorumlusu İŞİD’e yardım gönderenlerse iki numaralı sorumlusu da onları canla başla savunup ayakta alkışlayanlardır! İşte şimdi anladınız mı Demirtaş’a neden kızgın olduğumu? Şimdi anladınız mı Erdoğan’ı ayakta alkışladığında neden öfkelendiğimi? Allah’ınız aşkına bir kez de takım tutar gibi holiganca bakmayın. Bir kez olsun acaba bu adam doğruyu mu söyledi diye düşünün şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve şu soruyu sorun: “Bu yazıyı yazan adam, doğru mu söylüyor yalan mı söylüyor?”

4 Ekim 2014 Cumartesi

AL UCUBE DÜZENLEMENİ BAŞINA ÇAL!





          Tartışmaya geçmeden önce şu ibretlik, ucube, garabet maddeye bir bakalım. Bu madde Bakanlar Kurulu’nca22 Eylül’de kararlaştırıldı:

"Okullarda yüzü açık bulunur; siyasi sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz; saç boyama, vücuda dövme ve makyaj yapamaz, pirsing takamaz, bıyık ve sakal bırakamaz."

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27284245.asp

Gerçi burada okullar diye bir genelleme var ve bir sonraki maddede “ilkokullar içinde baş açık bulunur” maddesi var. Ama Milli Eğitim Bakanı ortaokullarda da başörtünün serbest olacağını söyledi. Hatta yasaya geçmiş olmasa da ilkokulda da serbest olacaktır. Bakın ve görün. Ama serbest olsun iyidir, güzeldir. Gerçekten serbest olsun ben başka bir taraftan karşı çıkacağım.

Bu karara muhalefet bu şekilde türban yasak kalsın şeklinde olmaz. Elbette serbest olsun. Özgürlük istiyorsak yasakların değil özgürlüklerin genişletilmesini savunmalıyız. Ortadoğu kafası kaç kere söylesek de bunu algılamakta zorluk çekiyor.

Şimdi ilkokullarda başörtü serbest ve diyorsunuz ki bu bireysel bir özgürlük. Tamam iyi, hoş, güzel… güzel de siyasal sembol taşıyan fular, bere ve şapka da bireysel bir özgürlük değil mi? Makyaj yapmak da bireysel bir özgürlük değil mi? Saçını boyamak en az başını örtmek kadar bireysel bir özgürlük ve tercih değil mi? Madem özgürlüklere bu kadar saygılısınız bir insanın kendi vücuduna dövme yaptırması neden yasak? Bıyık ve sakal bırakması neden yasak?

O yasak, bu yasak, şu yasak… Her şey yasak ama başörtüsü serbest. Üstüne her şeyi yasaklayan bu utanmaz bu pişkin zihniyet gayet rahat “kimsenin yaşam tarzına karışmıyoruz” diyor. Daha ne olsun? Daha ne kadar karışabilirsin?

Tayt, şort, mini etek de serbest olsun. Kesinlikle olmalıdır da. Başörtüye özgürlük isteyenler işte bunlara da özgürlük istedikten sonra gerçekten özgürlük istediklerine inandırabilirler insanları. Özgürlüğü kendisi için isteyip başkasının yasaklarını sürdürmek hatta fırsatını buldukça başkalarına saldırmak ve aşağılamak en hafif tabiriyle yalancılıktır, ikiyüzlülüktür.

Ben senin mini eteğine karışıyor muyum, lafını hatırlayın. Bunu kim demişti? Hatırlıyor musunuz? Hatırlamıyorsunuz değil mi, bu lafı çoktan unuttunuz, adım gibi eminim toplumumuzun –artık nasıl bir yöne doğru gidiyorsak- yüzde doksanı bunu unuttu; evet evet çoktan unuttu.  Zaten bizim en kötü özelliğimiz de bu balık hafızamız değil mi? Bu sözü sarf eden kişi ağzında şunu sakız ediyor zaman zaman “benim başörtülü bacılarım” madem sen kimsenin yaşam tarzına karışmıyorsun o zaman kalk “benim mini etekli bacılarım”, “benim bikinili bacılarım”, “benim üstsüz güneşlenen bacılarım”, “benim dekolteli bacılarım” da de. Neden bu lafları demiyorsun. Hatta bu lafların neden denmediğini sorduğumda bazılarınızın tüyleriniz diken diken oluyor değil mi? Evet, buna eminim.

 Bunun tartışılması yersiz zaten başörtü yıllardır serbest. Evet, fiilen başörtü ilkokulda da serbest hatta birkaç yıldır serbest; sadece fakir bir semtteki ilkokula gidin bakın ve görün. Neden ilkokullarda başörtü serbest de diğer siyasal simgeler yasak? Anlayamadım ne dediniz? Onlar daha oyun çocuğu, onların siyasi görüşü olamaz, onlar siyaseti kavrayamaz mı dediniz? Onların kafasını siyasetle dolduramayız reşit olsunlar özgür bireyler olarak buna kendileri karar versinler mi dediniz? İşte tam da bu yüzden yasaklanmasına karşı olsam da bir çocuğun başının örtülmesini iğprenç buluyorum, işte tam da bu yüzden çocuklara anlamadıkları Arapça dualar ezberlettirilmemeli, diyorum. İşte tam da bu yüzden zorunlu din dersinin ne kadar iğrenç bir uygulama olduğunu teşhir ediyorum!