24 Ağustos 2011 Çarşamba

BLOGU YORUMA KAPADIM

Bazı Müslümanlardan gelen küfür ve hakaretlerden bıktığım için bloğu yoruma kapadım. Tüm okurlardan özür dilerim. Özellikle "Senin inanmadığın allahını s...yim" diye başlayıp "ananı, avradını, bacını, sülaleni, ecdadını, g...ünü" diye devam eden yorum bu kararı almamda etkili olmuştur.

İSLAM'DA BİR İNSANLIK SUÇU: "CARİYELİK"

Cariyeliğe cevaz veren ayetlerde Kuran, kelime olarak "cariye" demiyor, mealde yazıyor. Bu İslamcılar tarafından kullanılıyor ve “Orada cariye kelimesi yok mealde ekliyorlar. Kuran cariyeliği onaylamaz" diye yalan söylüyorlar. Bunu ben de biliyorum ayetin orijinalinda cariye kelimesi yok ama bunun ne önemi var ki hangi kelimeyle söylersen söyle ne ad verdiğin önemli değil. Adı ne olursa olsun buralarda bahsedilen kadına yapılanlar reva mı? Bu ayetlrede bahsedilen durumdaki kadın siz olmak ister miydiniz? Şu evli de olsa haram olmayan kadınlar, bizim "cariye" dediğimiz şey değilse ne olabilir?

(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah’ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(NİSÂ Suresi 24. Ayet )


Şurda bir eş alın ya da "sahip olduğunuz" ile yetinin diyorken sahip olunan şey eş değil çünkü "veya" var hem de eşten ayrıca söylenmiş, bu cariye değilse ne?

Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.(NİSÂ Suresi 3. Ayet )

Ahzab 50'de gene eşten ayrı olarak elinin altında bulunan kadın var, hem de ganimet.

Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.(Ahzab/50)

Cariye özgür olmayan kadın (köle kadın) adı anılmasa da o. Yani şu ayette müşrik kadına yeğlenen mümine nedir?


Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından - müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de - çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten - o hoşunuza gitse de - çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler. (BAKARA Suresi 221. Ayet)

Kuran cariyeliği yasaklamadığı yetmezmiş gibi yukarıdaki ayetlerle bu insanlık dışı iğrenç kuruma onay vermiş, bu pisliği meşrulaştırmıştır.

23 Ağustos 2011 Salı

MUHAMMED-ÜL EMİN

Şimdi bir soru "mutemed" ne demek? Temel anlamı kendisine inanılan güvenilen itimat edilen demek. Diğer yan anlamı ise herhangi bir kuruluşta parasal işlere bakan bir yerden bir yere nakit para aktarılacağında bunun transferini yapan kişidir.

Muhammed'in "el emin" ünvanına gelirsek temel anlamı inanılır, güvenilirdir. Yan anlamı ise emanetçidir. Muhammed ticaret erbabıydı. Başkasının kervanlarına da komuta edebilirdi, başkasının mallarını da satar komisyonunu alırdı. Yani insanlar ona mallarını emanet ederdi. Muhammed-el emin ise inanılan Muhammed değil Emanetçi Muhammed'di. Bu nasıl inanılan, güvenilen biridir ki öz amcası EbuTalib'i bile inandıramamıştır.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

AK İCRAATLAR

AKP bir kez daha AK mı yoksa KARA mı olduğunu gösterdi. Benzerlerine demokrasilerde hele hele “ileri demokrasi”lerde asla rastlanamayacak bir şekilde Ulusal Kanal’a ve Aydınlık’a saldırdı. Nedeni de 2009’dan bu yana yayınlanan ses kasetleri. Adamların tek suçu ise gerçekleri halka göstermek. Arama kararında, “Başbakan Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile birlikte üst düzey yöneticilere ait ses kayıtlarının Ergenekon örgütü mensuplarınca illegal olarak arşivlendiği ve haklarında arama kararı verilen şüphelilere ulaştırıldığı” iddia ediliyor. Ulusal Kanal’ın KaraParti’yi bu kadar kızdıran haberlerine de bir bakalım şimdi. Bakalım da “illegal işi kim yapıyor, kim suçlu, bir çete varsa bu çete nerede” bakıp bir görelim değil mi?

Kuzu- Gökçek konuşması çok uzun olduğundan tamamını yazmak yerine özetini sunacağım. Eğer içeriğinden emin olmak isterseniz Burhan Kuzu – Melih Gökçek arasındaki telefon konuşmasını youtube’dan bulup izleyebilirsiniz. Hatta izlemenizi tavsiye ederim; yalan bugüne değin benim köşeme uğramadı, uğramaz! Gökçek 240’tan yargılandığını söylüyor ve Kuzu’ya 240’taki suçun cezasının 1-3 yıldan 3-6 aya indirilmesini istiyor. “Abi 3 aydan 6 aya olunca, belediye başkanları bu cezayı alıyor, paraya çevriliyor, belediye başkanlığı süresi de gitmiyor.” diyor. Kuzu da Gökçek’e AKP’den 60 civarında milletvekilinin de bu 240’la başının belada olduğunu söyleyip ekliyor: “Doğru, doğru bir onun üzerinde durmak lazım. Orada icabında 240'tan yargılanan milletvekilleri gidip konuşabilir.” Gökçek konuşmanın sonunda öyle bir gaza geliyor ki milletvekillerinin dokunulmazlığının belediye başkanlarına da verilmesini istiyor. İşte böyle masum, naif, temiz bir telefon görüşmesi ama canı çıkasıca teröristler bunun için “kişiye özel yasa mı olur” vs. diye saçmalayıp ahlaksızca iftiralar atıyor. Oysa bakın bu bir belediye başkanı ve bir Anayasa komisyonu başkanı arasında geçen nasıl pir ü pak bir konuşma. Bu konuşma bir Avrupa ülkesinde yapılsa adamın heykelini dikerler. Bizse bu konuşmaya rağmen ödüllendirmiyoruz onları. TCK’nin 240. Maddesi “görevi kötüye kullanmak”la ilgili. Hatta Gökçek konuşmanın bir yerinde bu 240’la suçlanan milletvekillerinin listesini istiyor, “Bu 240'ı, milletvekilleri hangisi, kaç tane varsa bir bana çıkartsana. ben onları bir fitilleyeyim.” diyor. Kuzu da: “Ben sana listesini vereyim onun.” diyerek onaylıyor.

Şu ağza, şu tabire bakın “ben onları bir fitilleyeyim” nasıl bir sözse artık, ayıp mayıp demeden bu tabiri kullanıyor koskoca belediye başkanı. Gerçi yapılan iş daha da kötü. Skandal içinde skandal yani.

Sayın Kuzu, Melih Gökçek’e karşı kuzu gibi şefkat gösterip her dediğine kuzu kuzu razı olmuşsunuz. Biz de kuzu kuzu sizden bir şey istesek şu görevi kötüye kullanmakla suçlanan 60 milletvekilinin listesini bize de verseniz, hani halk olarak bunu biz de bilelim, hakkımızdır diye düşünüyorum, bilmem yanılıyor muyum.

Tek kepazelik bu konuşma olsa yine iyi. Bakın dönemin enerji bakanı Hilmi Güler’le Gökçek arasında da bir telefon konuşması çıkıyor ortaya. Gökçek yerel seçimler öncesi büyükşehir belediyesinin doğalgaz borçlarının silinerek prototkole bağlanmasını istiyor ve bu protokolü “borcumuz kalmadı” diyerek propaganda aracı olarak kullanacaklarını söylüyor. Güler de bunu onaylıyor ve o da Gökçek’ten Ankara’daki bir arkadaşının akaryakıt istasyonuna ait ruhsat sorununun çözülmesini istiyor. Gökçek de hemen müdürünü arayıp ruhsat başvurusunun reddedilmesi için “sehven yapılmıştır diyelim” diyor.

Bununla da kalmıyor Erdoğan işadamı Remzi Gür’den ABD’de okuyan kızı Sümeyye’ye para göndermesini istiyor. Başbakan’ın kızına para göndermesi talimatını verdiği Remzi Gür’ün bir milletvekiline rüşvet teklif ettiğini ve rüşvet suçundan 10 ay hapis yattığını da hatırlatırım. Bunun da kaydına internette kolayca ulaşılabilir diğer ikisi gibi.

Bundan başka Erdoğan AKP’nin kapatılma davasındaki savunmasında BOP eşbaşkanı olduğunu kabul etmese de yine Ulusal Kanal’da yayınlanan bir görüntüde: “Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var. Nedir o görev? Biz Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Ve bu görevi yapıyoruz biz.” diyor. Bunun da internette görüntüsü mevcut. Artık sözün bittiği yerdeyiz, yorum yok… Takdiri size bırakıyorum.