6 Aralık 2013 Cuma

FAŞİZM PAKETİ

RTE’nin adına “demokratikleşme paketi” dediği ama aslında “Pandora’nın kutusu”na daha çok benzeyen tuhaf paket midir kutu mudur her neyse yasa tasarısı dün TBMM’ye sevk edildi. Hani bir deyim vardır ya “kaşıkla verip sapıyla göz çıkarmak” derler. İşte bu paket aynen o hesap olmuş. Şimdi bakalım şu Pandora’nın paketinde neler var. Tasarıda, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda insanların sesini duyurması ve muhalefet edebilmesini daha da güçleştirecek değişikliklere gidildi. Toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhın belirlenmesi konusunda, ‘vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak’ ibaresi eklendi. Böylece mülki amir yapılmak istenilen gösterinin yerinin ‘vatandaşların günlük yaşamını zorlaştıracak’ bir niteliği olduğunu düşünürse o toplantının yerine izin vermeyecek. Hatırlarsanız 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen sendika ve sivil toplum kuruluşlarına izin verilmedi. Gerekçe olarak ise Taksim’deki kazılar ve oluşan çukurlar gösterildi. Ancak 4 gün sonra (yani 5 Mayıs’ta) binlerce Galatasaray taraftarı, geç saatlere kadar Taksim’de şampiyonluk kutlaması yaptı. Çukurlar hâlâ mevcuttu. Hatta daha sonra temmuzda çukurlar yine mevcutken Mısırlı Diktatör Mursi’ye destek mitingi de yapıldı Taksim’de. Üstelik hiçbir şekilde polis müdahalesi olmadı. Yani sözüm ona bir demokratikleşme paketi hazırlanıyor güya memleket daha demokratik olacak bilmemne deniyor. Ama eklenen bir maddeyle herhangi bir yerde gösteri yapılıp yapılamayacağına (Başbakan’dan talimat alan) mülki amirler karar verecek. Oh ne güzel! Değiştirdiğiniz bir kanunla kanun gücünün de üstüne çıkıyorsunuz. Tasarıda bir diğer önemli düzenleme ise düzenleme kurulunun amacı dışına çıkan toplantıyı bitirmemesi durumuna ilişkin. Düzenleme kurulunun amacı dışına çıkan toplantıyı bitirmemesi halinde yetkili kolluk amiri mülki amirine bildirecek, toplantının bitirilip bitirilmemesine ilişkin karar ona ait olacak. Toplantının “amacı dışına çıkması” da ne demek? Yani insanlar hiçbir şekilde cebir ve şiddete başvurmasa da canın istiyorsa “amacı dışına çıktı” diye bir bahane gösterip insanlara polisi saldırtabileceksin. Tasarıda nefret suçuna ilişkin yapılan düzenleme de eksik. Hem de bile isteye eksik bırakılmış. Sonuçta tasarıyı çocuklar ev ödevi olarak hazırlamıyor. Bu işi bilen koca koca adamlar yapıyor. Tasarıda mevcut TCK’de düzenlenen ‘ayrımcılık’ maddesinin tamamı korundu. Maddeye sadece ‘Nefret nedeniyle’ ibaresi eklendi. Böylece bu maddeye etnik kimlik, cinsel yönelim gibi ibarelere yer verilmedi. AGİT nefret suçunu tanımlarken, ‘cinsel yönelim’, ‘etnik kimlik’ ve ‘uyruk’ gibi kriterleri de esas alıyor. Oysa tasarıda bu ifadeler yok. Neden acaba? Türkklüğe hakaret diye tuıhaf bir suç içeren 301. madde ise hâlâ yürülükte yani birisine “pis Türk” dersen suç olacak ama “pis Arap” dersen suç olmayacak. Ya da bir kişiyi eşcinsel olduğu için aşağılayabileceksin. Tasarıda dini inancın gereğinin yerine getirilmesini veya dini ibadet veya ayinlerinin bireysel yada toplu olarak yapılmasını hukuka aykırı şekilde engelleyen kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilecek. İyi güzel de Ateistlere ve Alevilere sövmek hâlâ serbest. Başbakan Karacaahmet Cemevi’ne “ucube” demişti zaten. Hatta cemevlerine de “cümbüşevi” demişti. AKP’li bir yönetici Ateistler için “tecavüze uğramış bu tipler yok edilmeli” dedi hiçbir şey olmadı. Medyada görüyoruz yapılan hakaretleri. Harun Yahya takma adlı yazara dava açıldı hakaret ettiği mahkemece kabul edildiği halde adam tuhaf bir şekilde beraat etti. Yok efendim Ateistlere hakaretleri tehlike oluşturmuyormuş. Yahu İslami bir değeri eleştirmek ne gibi bir tehlike oluşturabiliyor ki? Sevan Nişanyan’ın Fazıl Say’ın ceza almasını nasıl açıklayacaksın o zaman? Ama durum başka… Nefret suçlarının amacı güçlü olanı, iktidarda olanı koruyup kollamak değil zayıf olanı, azınlık olanı korumaktır. Ama AKP’nin yaptığı bu garabet düzenleme sadece ve sadece Müslümanları kollamak için onbinlerce nonteiste istediğiniz kadar saldırabilirsiniz. Tasarıda yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişilere de 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor ki “kızlı erkekli evler”e karışanların da şu halde hapse girmesi gerekecek. Ama merak etmeyiniz “muhafazakâr” tabir edilen bir yaşam tarzına karışırsanız bunun olacağı ortada. İşte Başbakan gibi muhafazakâr olmayan kişilerin yaşam tarzına karışabiliyorsunuz hatta taa evinin içine girebiliyorsunuz. Cemevlerinin ibadethane olarak tanınmaması, hatta “cemevi”ne ibadethane demenin suç olmasıyla ilgili bir düzenleme ise yok. Evet cemevine ibadethane demek suç sırf bunu yaptıo diye kapatılan dernekler var. Saçma sapan gerekçelerle kapatılan Alevi derneklerinin açılmasına yönelik hiçbir şey de yok. Sözün özü “demokratikleşme paketi” diye sunulan şey koskoca bir faşizm paketi. Daha diktatörce, daha baskıcı ve daha zulüm dolu günler maalesef bizi bekliyor.

Hiç yorum yok: