23 Ağustos 2009 Pazar

MUHAMMED KURAN'I NASIL YAZDI?

Muhammed’in vahiy kâtipliğini yapanlar genellikle eski Hıristiyan ve Yahudilerdi. Bunlar Muhammed’e kendi dinlerine dair her şeyi öğretirdi. Bunlardan, Bel'am, Yeiyş, Abisâ, Yesara, Cebra, Selman Farisi, Abdullah bin Selam en bilinen yardımcılarıdır. Muhammed’in ayrıca ticaret yaptığını Suriye’ye gittiğini kervanlara komuta ettiğini ve gezip gördüğü yerlerde de din alimlerinden çok şey öğrendiğini de düşünürsek onun eski mitolojilere değişik dinlere aşinalığı olduğunu fark edebiliriz. Zâten Mekke ahalisi de bunun farkındaydı. Muhammed’in Allah’tan indiğini iddia ettiği Kuran ayetlerine eskilerin masalları diyorlardı ki bu Kuran’da da yazar:

ENFAL SURESİ : 31 Ayetlerimiz onlara okunduğunda şöyle derler: "Tamam, işittik. İstersek bunun gibisini elbette ki söyleriz; öncekilerin masallarından başka şey değil ki bu!"

FURKAN SURESI : 5 Dediler ki: "Öncekilerin masallarıdır bu. Birilerine yazdırdı onu. O ona sabah-akşam birileri tarafından yazdırılıyor."

Şimdi bir de Nahl 103’e bakalım: And olsun ki: 'Ona elbette bir insan öğretiyor' dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancıdır, Kuran ise fasih Arapça'dır.

Elmalılı’nın Nahl 103 tefsirinden yaptığım alıntıya da bakalım:
Mekke'de Amir b. Hadra'mî'nin "Cevrâ" veya "Yeîyş" adında Rum asıllı bir kölesi varmış, okuma-yazma bilirmiş ve kitap ehli imiş. Herkesi İslâm'a davet eden Allah'ın elçisi bazen Merve'de onu meclisine alır konuşurmuş. Kureyş müşrikleri buna kızar, Kur'ân'ı Muhammed'e bu hıristiyan öğretiyor diye alay etmek isterlermiş. Bir de Cebrâ ile Yesâra adlarında iki Rum, Mekke'de kılıç yaparlar, aynı zamanda Tevrat ve İncil okurlarmış, Hz. Peygamber arasıra bunlara uğrar, okuduklarına rast gelirse dinlermiş. Bazıları da bunu bahane etmek istemişler. Bir de Huveytıb b. Abdü'l-'Uzzâ'nın kölesi Abisâ kitaplara sahib imiş, müslüman olmuş, bunu gören müşrikler, "İşte Muhammed'e bu öğretiyormuş" demeğe kalkışmışlar. Bir de Selmân-ı Fârisî'den bahsedilmiştir.

İşte Nahl 103’te Muhammed Kuran’ı bu kişilerden öğrendikleriyle yazdırdığını inkâr ediyor ve Rumların dilinin yabancı olduğunu oysa Kuran’ın Arapça olduğunu söylüyor. İyi güzel de bu adamlar hiç Arapça bilmese bile yıllarca Kervanların başına geçen Rumlarla ticaret yapan Muhammed Rumca bilmiyor muydu? Üstelik tefsirde Muhammed’in Yeiyş ile konuştuğu ve Cebrâ ile Yesâra’nın Kuran ve Tevrat okumalarını dinlediği yazılı. Muhammed herhalde okunanları anlıyor ki gidip dinliyor. Temel alınan kaynağın da bir Müslüman tarafından yazılmış olan tefsir olduğuna dikkati çekeyim.

Abdullah b. Selâm, Medine Yahudilerinin ileri gelen âlimlerinden biri idi. Büyük bir âlim olan babası Selâm'dan birçok şeyle birlikte, Tevrat'ı ve tefsirini de öğrenmişti. Şimdi İslami bir siteden yaptığım alıntıya bakalım:
Medîne'de bir takım Yahûdî topluluğu Resûlullaha gelerek dediler ki:

- Senin getirdiğin dinde recm var mıdır?

Resûlullah efendimiz de onlara sordu:

- Recm cezâsı hakkında Tevratta ne yazıyor?

- Tevratta recm cezâsı yoktur.

Abdullah bin Selâm Yahûdîlere dedi ki:

- Yalan söylüyorsunuz! Tevratta recm âyeti vardır.

Bunun üzerine Tevratı getirip açtılar. Yahûdîlerden birisi elini recm âyetinin üzerine koyarak bundan önceki ve sonraki âyetleri okumaya başladı. Abdullah bin Selâm ona:

- Elini kaldır! dedi.

O da elini kaldırınca recm âyeti göründü. O zaman Yahûdîler dediler ki:

- Ey Muhammed! Abdullah bin Selâm doğru söyledi. Tevratta hakikaten recm âyeti vardır.

Bayağı ilginç Muhammed cevap vermek yerine neden Tevrat’ı soruyor, bu bir kenara Muhammed’in hemen yanında olan kişilerden biri Abdullah bin Selam’ın Tevrat bilgisinin ne kadar iyi olduğunu da görüyoruz. Abdullah bin Selam da babası gibi din alimi bir Yahudi’ydi.

Selman Farisi ise önce Zerdüşt bir İranlıydı daha sonra Hıristiyan olmuştu en sonunda Müslüman olan Selman’ın Muhammed’e çok faydası dokunmuştu. Zerdüştçülük dininin peygamberi Zerdüşt’ün de tıpkı Muhammed’in miracı gibi kalbini yıkayan bir melekle göğe yükseldiğini hatırlatmakta fayda var. Selman Zerdüşt dinini ve Hıristiyanlığı çok iyi bilirdi. Bilgisi ve ilmiyle çokça övülen Selman’a ve ekibin diğer üyelerine Muhammed çok şey borçludur.

Hiç yorum yok: