22 Ağustos 2011 Pazartesi

AK İCRAATLAR

AKP bir kez daha AK mı yoksa KARA mı olduğunu gösterdi. Benzerlerine demokrasilerde hele hele “ileri demokrasi”lerde asla rastlanamayacak bir şekilde Ulusal Kanal’a ve Aydınlık’a saldırdı. Nedeni de 2009’dan bu yana yayınlanan ses kasetleri. Adamların tek suçu ise gerçekleri halka göstermek. Arama kararında, “Başbakan Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile birlikte üst düzey yöneticilere ait ses kayıtlarının Ergenekon örgütü mensuplarınca illegal olarak arşivlendiği ve haklarında arama kararı verilen şüphelilere ulaştırıldığı” iddia ediliyor. Ulusal Kanal’ın KaraParti’yi bu kadar kızdıran haberlerine de bir bakalım şimdi. Bakalım da “illegal işi kim yapıyor, kim suçlu, bir çete varsa bu çete nerede” bakıp bir görelim değil mi?

Kuzu- Gökçek konuşması çok uzun olduğundan tamamını yazmak yerine özetini sunacağım. Eğer içeriğinden emin olmak isterseniz Burhan Kuzu – Melih Gökçek arasındaki telefon konuşmasını youtube’dan bulup izleyebilirsiniz. Hatta izlemenizi tavsiye ederim; yalan bugüne değin benim köşeme uğramadı, uğramaz! Gökçek 240’tan yargılandığını söylüyor ve Kuzu’ya 240’taki suçun cezasının 1-3 yıldan 3-6 aya indirilmesini istiyor. “Abi 3 aydan 6 aya olunca, belediye başkanları bu cezayı alıyor, paraya çevriliyor, belediye başkanlığı süresi de gitmiyor.” diyor. Kuzu da Gökçek’e AKP’den 60 civarında milletvekilinin de bu 240’la başının belada olduğunu söyleyip ekliyor: “Doğru, doğru bir onun üzerinde durmak lazım. Orada icabında 240'tan yargılanan milletvekilleri gidip konuşabilir.” Gökçek konuşmanın sonunda öyle bir gaza geliyor ki milletvekillerinin dokunulmazlığının belediye başkanlarına da verilmesini istiyor. İşte böyle masum, naif, temiz bir telefon görüşmesi ama canı çıkasıca teröristler bunun için “kişiye özel yasa mı olur” vs. diye saçmalayıp ahlaksızca iftiralar atıyor. Oysa bakın bu bir belediye başkanı ve bir Anayasa komisyonu başkanı arasında geçen nasıl pir ü pak bir konuşma. Bu konuşma bir Avrupa ülkesinde yapılsa adamın heykelini dikerler. Bizse bu konuşmaya rağmen ödüllendirmiyoruz onları. TCK’nin 240. Maddesi “görevi kötüye kullanmak”la ilgili. Hatta Gökçek konuşmanın bir yerinde bu 240’la suçlanan milletvekillerinin listesini istiyor, “Bu 240'ı, milletvekilleri hangisi, kaç tane varsa bir bana çıkartsana. ben onları bir fitilleyeyim.” diyor. Kuzu da: “Ben sana listesini vereyim onun.” diyerek onaylıyor.

Şu ağza, şu tabire bakın “ben onları bir fitilleyeyim” nasıl bir sözse artık, ayıp mayıp demeden bu tabiri kullanıyor koskoca belediye başkanı. Gerçi yapılan iş daha da kötü. Skandal içinde skandal yani.

Sayın Kuzu, Melih Gökçek’e karşı kuzu gibi şefkat gösterip her dediğine kuzu kuzu razı olmuşsunuz. Biz de kuzu kuzu sizden bir şey istesek şu görevi kötüye kullanmakla suçlanan 60 milletvekilinin listesini bize de verseniz, hani halk olarak bunu biz de bilelim, hakkımızdır diye düşünüyorum, bilmem yanılıyor muyum.

Tek kepazelik bu konuşma olsa yine iyi. Bakın dönemin enerji bakanı Hilmi Güler’le Gökçek arasında da bir telefon konuşması çıkıyor ortaya. Gökçek yerel seçimler öncesi büyükşehir belediyesinin doğalgaz borçlarının silinerek prototkole bağlanmasını istiyor ve bu protokolü “borcumuz kalmadı” diyerek propaganda aracı olarak kullanacaklarını söylüyor. Güler de bunu onaylıyor ve o da Gökçek’ten Ankara’daki bir arkadaşının akaryakıt istasyonuna ait ruhsat sorununun çözülmesini istiyor. Gökçek de hemen müdürünü arayıp ruhsat başvurusunun reddedilmesi için “sehven yapılmıştır diyelim” diyor.

Bununla da kalmıyor Erdoğan işadamı Remzi Gür’den ABD’de okuyan kızı Sümeyye’ye para göndermesini istiyor. Başbakan’ın kızına para göndermesi talimatını verdiği Remzi Gür’ün bir milletvekiline rüşvet teklif ettiğini ve rüşvet suçundan 10 ay hapis yattığını da hatırlatırım. Bunun da kaydına internette kolayca ulaşılabilir diğer ikisi gibi.

Bundan başka Erdoğan AKP’nin kapatılma davasındaki savunmasında BOP eşbaşkanı olduğunu kabul etmese de yine Ulusal Kanal’da yayınlanan bir görüntüde: “Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var. Nedir o görev? Biz Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Ve bu görevi yapıyoruz biz.” diyor. Bunun da internette görüntüsü mevcut. Artık sözün bittiği yerdeyiz, yorum yok… Takdiri size bırakıyorum.


Hiç yorum yok: