Son olayların tesadüf olduğunu düşünmek için biraz saf olmak gerek. Devlet eliyle Alevi düşmanlığı körükleniyor. Alevilere yönelik tehdit ve saldırılar birbiri ardına eklenerek adeta çığ gibi büyüyor. Erdoğan’ın “kindar gençliği” iş başında. Malatya’da Alevilere yönelik linç girişiminin ardından bir rezalet de İstanbul’da yaşandı. Esenurt’ta Alevilerin yoğun olduğu bir mahalleyi gecenin bir vakti “Alevilere ölüm!” diye bağırarak basan bir güruh; mahalleliye döner bıçağı, satır ve sopalarla saldırdı. Polis olayları seyretmekle yetindi. Suriye’ye yönelik, muhtemel bir saldırı için insanlar psikolojik olarak hazırlanıyor. Alevi Esat yönetimine karşı halk kin ve düşmanlığa sevk ediliyor.
Alevilere saldırı olayları karşısında İslamcı basın sus pus olmuş. Eh çok da şaşırdığımı söyleyemem hani yani. ( Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir./ TEVBE Suresi 5. Ayet) İslam’a inananlar Kuran’ın emrini uyguluyor sonuçta saygılı olmak lazım. Müslümanlar sürekli inançlarına saygı gösterilmesi gerektiğini söyleyip duruyorlar. İnançlarında sizi buldukları yerde öldürmek var ve sizin bu inanca saygı duymanız gerekiyor çok ilginç.
İşte Malatya’da Alevilerin oturduğu evi taş yağmuruna tutanlar gerçek Müslümanlardı, gerçek hakiki Müslümanlar Sivas’ta otel yakanlardı, gerçek Müslümanlar Esenyurt’taki mahalleye satırla, döner bıçağıyla saldıranlardır… Erdoğan eğer tüm Türkiye’nin başbakanı olsaydı çıkar en azından Esenyurt’taki saldırıyı kınardı. Erdoğan bunu yapıyor mu, Alevilere yönelik saldırıları kınıyor mu? Kınamıyor. Demek ki Alevilere yapılan bu saldırılar Erdoğan’ı hiç rahatsız etmiyor. Hani geçmişte birkaç yıl önce bir yarışma olmuştu da, başı örtülü bir kıza baş örtüsü yüzünden ödülü verilmeyince Erdoğan kızı cepten arayıp bizzat özür dilemişti. Şimdi satırlı, baltalı saldırıya uğrayan Alevilerden neden özür dilemiyor? Bir insanın canına kastedilmesi mi daha vahim; yoksa bir insana ödülü hak ettiği hâlde ödülünü vermemek mi daha vahim? Yoksa insanların saldırıya uğraması hiç önemli değil mi, önemli olan saldırıya uğrayanın hangi mezhebe mensup olduğu mu?
Erdoğan’ın mazlumlara bakışındaki çifte standardı gördük. Şimdi bir de Erdoğan’ın zalime bakışını bir analiz edelim. Önemli olan katil olmak mı yoksa hem katil hem de Alevi olmak mı? Sünni bir katil masum olabilir mi? Sudan devlet başkanı üç yüz binden fazla insanın ölümünden sorumlu bir soykırım suçlusu. Adamın suçu kabak gibi ortada. Bâzı ülkelere ayak bastığı takdirde oralarda derhal tutuklanacak; lâkin bu canavar Türkiye’de devlet töreni ile karşılandı. Güzel güzel anlaşmalar imzalandı. Bu katil bir Sünnî. Beşar Esat henüz üç yüz bin kişiyi öldürmedi; ama Esat bir Alevî. Bu Alevî katil, Sünnî katile muhabbet besleyenler tarafından nefretle karşılanıyor. Suriye’ye yönelik olası bir saldırının eşiğinde içeride ve dışarıda Alevî düşmanlığı körükleniyor.
Olaylar karşısında sus pus olan yalaka basın… Siz onursuz, haysiyetsiz, hayasız, zavallılar… Siz kanla besleniyorsunuz! İftar sofrasında ezanın okunmasını beklerken önünüzde duran bardakta kızılcıl şerbeti değil, Esenyurt’ta saldırıya uğrayan Alevîlerin kanı var. Yemeğinizin üstünde polis tarafından tecavüze uğrayan devrimci mahkumun kanı var. İftar sofrasından kalktıktan sonra namaz kılmak için yere serdiğiniz seccadede pamuk tarlalarında çalışan işçilerin kanı var. Bir gün oluk oluk akan bu kan sizi boğacak. O güne kadar devam edin yalakalığa en utanmaz tavrınızla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder