7 Kasım 2012 Çarşamba

SEVMİYORUM BU ÜLKEYİ!

Bir Yiğit Özgür karikatürü vardı, şöyleydi: Üç adam konuşuyor biri Fransız, şöyle diyor Fransız: “Biz Fransızlar cinselliğimizi özgürce yaşamayı severiz.”  Alman ona yanıt veriyor: “O da bişey mi? Biz Almanlar sınırsız cinsellik konusunda bir numarayız.” Üçüncü adam Türk: “Off duydun mu Fransız? Nası koydu lafı Alman sana? O lafın altında kalıcaana gel benimkinin altında kal!... Evet, şahsen benim geldiğim nokta budur.”
Evet şahsen biz Türklerin geldiği nokta budur. Biraz kısa bir etek giymeyi büyük bir ahlaksızlık olarak görürüz ama s*kiş s*kuştan bahsetmeden duramayız. “Cinsel ilişki” ya da “seks yapma” falan da demeyiz bu eylemin adı s*kişmektir. Evli barklı, yaşlı başlı, 50’li 60’lı yaşlarda adamların hatta çoğu zaman kadınların da dilinden düşmez şu s*kiş s*kuş muhabbeti. Hep baskı altına alınmıştır cinsellik toplumumuzda. Cinselliğini özgürce yaşayamayan hastalıklı kişilerin de ağzından düşmez s*kiş s*kuş muhabbeti.
Son olarak devletin zirvesinde de tuhaf konuşmalar cereyan etmeye başladı. Bakınız ne diyor Başbakan: “Kılıçdaroğlu, ne zaman hükümeti yerse, dünyadan övgüler geliyor. Buna önünü görememek mi, okuma körlüğü mü, ülkesine şaşı bakmak mı denir bunu milletime bırakıyorum. Tam bahtsız bedevi misali.” Efendim bu bahtsız bedevi yakıştırmasını bilmeyenler için söyleyelim. Cinselliği baskı altına alınmış toplumumuzda bir sürü iğrenç deyim ve atasözü vardır (Örneğin bir işte başarısız olmayı “y.rrağa yan basmak”, sıkıntılı ve zor bir duruma düşmeyi: “y.rrağı yemek” deyimiyle karşılarız örnekler çoğaltılabilir.)  Bir atasözümüz aynen şu şekildedir: “Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı s*ker.”
Başbakan’ın kibirden o kadar başı dönmüş o kadar başı dönmüş ki bu sözünün bile beğenileceğini alkışlanacağını düşünüyor. Çıkıp milyonların önünde hiçbir utanma, sıkılma belirtisi göstermeden bu tuhaf yakıştırmayı yapıyor.  İşine gelince bin türlü konuşmasında “edep”ten falan dem vuran Başbakan, şu an gayet rahat bir şekilde bu tuhaf atasözüne gönderme yapıyor. Yani bâzen düşünüyorum da acaba bu gördüğüm, yaşadığım hayat bir rüya mı, bir gün bu kabustan uyanıp derin bir “Ohhh!” çekecek miyim? Ama “oh” dediğim anda cıvığın biri çıkıyor o da ne bakın ne diyor: “Ne o len arkadan almış gibi rahatladın hee ehe ehe!” Yok yaşananlar rüya değilmiş demek hmm demek ki gerçek. Başbakan’ın bile böyle konuştuğu bir ülkede yaşamak istemiyorum artık. “Ya sev ya terk et”çiler Allah aşkına söyleyin bana bu ülke terkedilip de Hollanda, Danimarka, Norveç gibi cinselliğin baskı altına alınmadığı, ağızlardan sürekli “s*kiş s*kuş” lafı çıkmayan, ruh sağlığı yerinde insanların çoğunluğu oluşturduğu bir ülkeye nasıl gidilir? Elime en ufak bir fırsat geçse koşa koşa terk ederim. Alın siz sevin bu ülkeyi de, bu Başbakanı da, bu tuhaf muhabbetlerinizi de!

Hiç yorum yok: