Nefret suçu nedir? Adı sizi
yanıltmasın sakın; bir insandan, bir gruptan, bir topluluktan ya da başka
herhangi bir şeyden nefret etmek hukuken suç değildir. Zaten insanlar hislerine
hükmedemezler. O halde nefret suçu nedir? Basitçe tanımlamak gerekirse: Bir
insana ya da bir grup insana ırkı, etnik kökeni, dili, fiziksel görünüşü,
inancı ya da inançsızlığı, zihinsel ya da fiziksel bir engeli, cinsel yönelimi
nedeniyle fiziksel bir saldırı gerçekleştirilmesi nefret suçudur. Ya da
fiziksel bir saldırı gerçekleştirilmese de sözel olarak o kişiye/ gruba yönelik
düşmanlığı tahrik ettirici, şiddete teşvik eden ifadeler nefret suçudur.
Nefret suçu ülkemizde yeni yeni
konuşulmaya başlanan bir şey olsa da ilk Nefret Suçu Yasası 1978’de ABD
California’da kabul edilmiştir, ardından durum ABD’de diğer eyaletlere de
yayılmış, 1990’larda da Avrupa’da hızla yayılmaya başlamıştır.[1] Farklılıkların düşmanlıkla
karşılanmadığı memleketlerde nefret yasası haklı ve doğru bir şey olarak
algılanmaktadır.
Nefret suçunu normal suçlardan
ayırmak için bir tanım versek de şimdi örnek bir olayla nefret suçunun ne
olduğunu daha bir açık anlatmaya çalışalım. Hatta olaya iyice uzaktan bakalım
da tam tarafsız olalım, daha iyi anlayalım. Olay Amerika’da yaşansın. Mississippi
eyaletinde bir beyaz, siyah derili bir emlakçıyı ensesine tabancayı doğrultup
tek kurşunla öldürdü. Ardından kurbanın içi para dolu çantasını alıp kaçtı. Bu
sıradan bir cinayettir. Nefret suçu değildir. Ama aynı beyaz adam siyah
deriliyi parası için değil de “aşağılık bir marsık” olduğu için yani derisinin
rengi yüzünden ona nefret duyduğu için öldürürse bu nefret suçudur. Ama dediğim
gibi nefreti peydah ettiren sebep kişinin ırkı, rengi, inancı vs. olmalıdır.
Yoksa biri bir adam hakkında dedikodu çıkarmış hakkında dedikodu çıkarılan kişi
de kendisi hakkında dedikodu yapan adamdan nefret ederek onu öldürmüşse bu da nefret
suçu değildir. Suçtur ama nefret suçu değildir. (Yukarıdaki örneği okurken
“Mississipi” yerine “İstanbul”, siyah derili yerine “Ermeni”, “marsık” yerine
de “gavur” kelimelerini koyup tekrar okuyun değişen bir şey olmayacaktır)
Bir de nefret suçunda hedef
alınanın bir insan olması gerekir. Söz gelimi Almanya’dasınız Yahudilikteki
sünnet geleneğini olumsuz bulup kınayabilirsiniz. Hakkında düşüncelerinizi
söyleyebilirsiniz ama sünneti bırakıp da Yahudiler hakkında konuşmaya
başlarsanız… Hele hele Yahudileri hedef gösterecek, aşağılayıcı şeyler
söylerseniz nefret suçu işlemiş olursunuz. Oysa insanı ya da insanları değil de
bir inancı, bir geleneği vs. hedef alıyorsanız bu nefret suçu değildir.
Bizim kültürümüzde ise durum
tersine döndürülmüştür tutturmuşuz bir “inanca saygı” saçmalığı gidiyor. Oysa
hiç kimse herhangi bir inanca saygı duymak zorunda değildir. İnanca değil o
inancı taşıyan “insana saygı” duyulmalı. İşte biz “inanca saygı” diyip de
“insana saygı”nın üstünü çizdiğimiz için devlet adamlarımız bile insana beş
paralık saygı göstermiyor. İnanca saygı gibi garabet bir tabirin tuhaflığının
farkında bile değiliz. Bir kere kabul etmediğin bir inanca nasıl saygı
duyacaksın ki? Ben Hindu değilim Hinduların dinini kabul etmem, hatta bu bana
gülünç bile gelebilir ama bir Hinduyu da dini yüzünden aşağılamam. Şu halde
“her türlü inanca saygı” demek yerine inancı ne olursa olsun “her türlü insana
saygı” dersek daha güzel bir tutum almış oluruz.
Sanırım bazı taşlar
yerine oturmaya başladı. O halde şimdi Almanya’yı ABD’yi bırakalım yavaş yavaş
güzel memleketimize doğru yaklaşalım. Nefret suçunun amacı güçsüz olanı,
saldırıya açık olanı korumaktır. Nüfusun % 95’ten fazlasının Müslüman olduğu Türkiye’de
İslam’a laf etmek, İslam dinini eleştirmek nefret suçu olmadığı gibi
Müslümanlar için herhangi olumsuz bir laf da nefret suçu olamaz. Hristiyanlık
inancı için konuşmak da suç olmaz. Ancak Hristiyanlar hakkında konuşmaya
başlarsanız bu bir nefret suçudur. Hrant Dink, Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi
cinayetlerini hatırlatayım. Egemen mezhebin Sünnilik olduğunu ve ZORUNLU din
dersleriyle İslam’ın Hanefi yorumunun dayatıldığını hatırladıktan sonra çok
rahat şunu diyebiliriz ki Sünniliğe ya da Sünnilere yönelik bir ifade nefret
içerse bile nefret suçu değildir. Çünkü bu inanç grubu egemendir ve saldırıya
uğrama ihtimali yoktur; ama Hristiyanlara ya da Alevilere yönelik nefret içeren
ifadeler suçtur. Çünkü bu inanç grupları azınlıktır saldırıya açıktır, yani
saldırıya uğrama riski yüksektir hatta pek çok kere (Bkz. Maraş Katliamı, Sivas
Katliamı, Çorum Katliamı…) saldırı, kıyım ve kırıma uğramıştır.
Bunlar görünür
mağduriyetlerdir, bunun yanı sıra görünmeyen mağduriyetler de vardır ve bunlar
görünür mağduriyetlerden daha çoktur. Bu görünmeyen bilinmeyen ve kolay kolay
anlaşılamayan mağduriyete ise “kişinin kendisi olmaktan vazgeçmesi” ya da
“kişinin kendisi gibi yaşamaması” diyebiliriz. Hristiyan birinin bunu saklamak
zorunda olması ya da bir Ateist öğrencinin Din dersinde öğretmenin İslam’a
inanmayanlara “sapık” ve “kafir” başta olmak üzere hakaretlerini sineye çekip
dinlemesi de bir mağduriyettir ve bu bir “görünmez mağduriyet”tir. İşini
kaybetmekten korktuğu için patronun çağrısı üzerine Cuma namazı kılmaya giden
bir Ateisti şahsen tanıyorum. Gerçi dik dursa “İstemiyorum” dese daha güzel.
Ama burada ahlaksız olan, namaza gitmek zorunda olduğunu hisseden, baskı
altındaki işçi değil ona böyle hissettiren patrondur.
Nefret suçlarına karşı
insanların tepkileri de kurbanın kimliğini sahiplenerek saldırgana meydan
okumak şeklinde olursa bir anlam kazanır. Yani Hrant Dink Ermeni olduğu için
öldürüldüyse “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz!” şeklinde bir slogan gayet
yerinde bir slogandır. Zaten bunu haykıranların belki de yüzde doksan dokuzu
Ermeni değildi. Önemli de değil; amaç mağdurdan yana tavır koyup zorbanın
karşısına dikilmektir. Ortadoğu’daki bir ülkede… bir tür mezhebin okullarda din
dersi adı altında zorla dayatıldığı bir coğrafyada, devletin tepesindeki ismin
kaçak bir binada kaldığı bir ülkede, kaçak binanın yıkılmasını kararlaştıran
mahkemeye devletin tepesindeki kişinin “gücünüz yetiyorsa yıkın” diyerek
hukukun ırzına geçildiği bir yerde, işçi ölümlerinden önce hiçbir tedbir
alınmayıp işçiler protesto yapmaya kalktığında hiçbir masraftan kaçınılmayıp
her türlü tedbirin alındığı bir yerde, insanların tartışmayı birbirine
saldırmak adeta birbirini çiğ çiğ yemek zannettiği ve farklı fikirlerin
birbirine zerre kadar tahammül göstermediği bir yerde… İnsanların nefret suçunu
düşünmesini, anlamasını istiyorum. Evet belki de çok şey istiyorum ama can ı
gönülden istiyorum. Daha güzel bir dünya için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder