16 Kasım 2014 Pazar

NEFRET SUÇU




Nefret suçu nedir? Adı sizi yanıltmasın sakın; bir insandan, bir gruptan, bir topluluktan ya da başka herhangi bir şeyden nefret etmek hukuken suç değildir. Zaten insanlar hislerine hükmedemezler. O halde nefret suçu nedir? Basitçe tanımlamak gerekirse: Bir insana ya da bir grup insana ırkı, etnik kökeni, dili, fiziksel görünüşü, inancı ya da inançsızlığı, zihinsel ya da fiziksel bir engeli, cinsel yönelimi nedeniyle fiziksel bir saldırı gerçekleştirilmesi nefret suçudur. Ya da fiziksel bir saldırı gerçekleştirilmese de sözel olarak o kişiye/ gruba yönelik düşmanlığı tahrik ettirici, şiddete teşvik eden ifadeler nefret suçudur.
Nefret suçu ülkemizde yeni yeni konuşulmaya başlanan bir şey olsa da ilk Nefret Suçu Yasası 1978’de ABD California’da kabul edilmiştir, ardından durum ABD’de diğer eyaletlere de yayılmış, 1990’larda da Avrupa’da hızla yayılmaya başlamıştır.[1] Farklılıkların düşmanlıkla karşılanmadığı memleketlerde nefret yasası haklı ve doğru bir şey olarak algılanmaktadır.
Nefret suçunu normal suçlardan ayırmak için bir tanım versek de şimdi örnek bir olayla nefret suçunun ne olduğunu daha bir açık anlatmaya çalışalım. Hatta olaya iyice uzaktan bakalım da tam tarafsız olalım, daha iyi anlayalım. Olay Amerika’da yaşansın. Mississippi eyaletinde bir beyaz, siyah derili bir emlakçıyı ensesine tabancayı doğrultup tek kurşunla öldürdü. Ardından kurbanın içi para dolu çantasını alıp kaçtı. Bu sıradan bir cinayettir. Nefret suçu değildir. Ama aynı beyaz adam siyah deriliyi parası için değil de “aşağılık bir marsık” olduğu için yani derisinin rengi yüzünden ona nefret duyduğu için öldürürse bu nefret suçudur. Ama dediğim gibi nefreti peydah ettiren sebep kişinin ırkı, rengi, inancı vs. olmalıdır. Yoksa biri bir adam hakkında dedikodu çıkarmış hakkında dedikodu çıkarılan kişi de kendisi hakkında dedikodu yapan adamdan nefret ederek onu öldürmüşse bu da nefret suçu değildir. Suçtur ama nefret suçu değildir. (Yukarıdaki örneği okurken “Mississipi” yerine “İstanbul”, siyah derili yerine “Ermeni”, “marsık” yerine de “gavur” kelimelerini koyup tekrar okuyun değişen bir şey olmayacaktır) 
Bir de nefret suçunda hedef alınanın bir insan olması gerekir. Söz gelimi Almanya’dasınız Yahudilikteki sünnet geleneğini olumsuz bulup kınayabilirsiniz. Hakkında düşüncelerinizi söyleyebilirsiniz ama sünneti bırakıp da Yahudiler hakkında konuşmaya başlarsanız… Hele hele Yahudileri hedef gösterecek, aşağılayıcı şeyler söylerseniz nefret suçu işlemiş olursunuz. Oysa insanı ya da insanları değil de bir inancı, bir geleneği vs. hedef alıyorsanız bu nefret suçu değildir.
Bizim kültürümüzde ise durum tersine döndürülmüştür tutturmuşuz bir “inanca saygı” saçmalığı gidiyor. Oysa hiç kimse herhangi bir inanca saygı duymak zorunda değildir. İnanca değil o inancı taşıyan “insana saygı” duyulmalı. İşte biz “inanca saygı” diyip de “insana saygı”nın üstünü çizdiğimiz için devlet adamlarımız bile insana beş paralık saygı göstermiyor. İnanca saygı gibi garabet bir tabirin tuhaflığının farkında bile değiliz. Bir kere kabul etmediğin bir inanca nasıl saygı duyacaksın ki? Ben Hindu değilim Hinduların dinini kabul etmem, hatta bu bana gülünç bile gelebilir ama bir Hinduyu da dini yüzünden aşağılamam. Şu halde “her türlü inanca saygı” demek yerine inancı ne olursa olsun “her türlü insana saygı” dersek daha güzel bir tutum almış oluruz.
            Sanırım bazı taşlar yerine oturmaya başladı. O halde şimdi Almanya’yı ABD’yi bırakalım yavaş yavaş güzel memleketimize doğru yaklaşalım. Nefret suçunun amacı güçsüz olanı, saldırıya açık olanı korumaktır. Nüfusun % 95’ten fazlasının Müslüman olduğu Türkiye’de İslam’a laf etmek, İslam dinini eleştirmek nefret suçu olmadığı gibi Müslümanlar için herhangi olumsuz bir laf da nefret suçu olamaz. Hristiyanlık inancı için konuşmak da suç olmaz. Ancak Hristiyanlar hakkında konuşmaya başlarsanız bu bir nefret suçudur. Hrant Dink, Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi cinayetlerini hatırlatayım. Egemen mezhebin Sünnilik olduğunu ve ZORUNLU din dersleriyle İslam’ın Hanefi yorumunun dayatıldığını hatırladıktan sonra çok rahat şunu diyebiliriz ki Sünniliğe ya da Sünnilere yönelik bir ifade nefret içerse bile nefret suçu değildir. Çünkü bu inanç grubu egemendir ve saldırıya uğrama ihtimali yoktur; ama Hristiyanlara ya da Alevilere yönelik nefret içeren ifadeler suçtur. Çünkü bu inanç grupları azınlıktır saldırıya açıktır, yani saldırıya uğrama riski yüksektir hatta pek çok kere (Bkz. Maraş Katliamı, Sivas Katliamı, Çorum Katliamı…) saldırı, kıyım ve kırıma uğramıştır.
            Bunlar görünür mağduriyetlerdir, bunun yanı sıra görünmeyen mağduriyetler de vardır ve bunlar görünür mağduriyetlerden daha çoktur. Bu görünmeyen bilinmeyen ve kolay kolay anlaşılamayan mağduriyete ise “kişinin kendisi olmaktan vazgeçmesi” ya da “kişinin kendisi gibi yaşamaması” diyebiliriz. Hristiyan birinin bunu saklamak zorunda olması ya da bir Ateist öğrencinin Din dersinde öğretmenin İslam’a inanmayanlara “sapık” ve “kafir” başta olmak üzere hakaretlerini sineye çekip dinlemesi de bir mağduriyettir ve bu bir “görünmez mağduriyet”tir. İşini kaybetmekten korktuğu için patronun çağrısı üzerine Cuma namazı kılmaya giden bir Ateisti şahsen tanıyorum. Gerçi dik dursa “İstemiyorum” dese daha güzel. Ama burada ahlaksız olan, namaza gitmek zorunda olduğunu hisseden, baskı altındaki işçi değil ona böyle hissettiren patrondur.
            Nefret suçlarına karşı insanların tepkileri de kurbanın kimliğini sahiplenerek saldırgana meydan okumak şeklinde olursa bir anlam kazanır. Yani Hrant Dink Ermeni olduğu için öldürüldüyse “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz!” şeklinde bir slogan gayet yerinde bir slogandır. Zaten bunu haykıranların belki de yüzde doksan dokuzu Ermeni değildi. Önemli de değil; amaç mağdurdan yana tavır koyup zorbanın karşısına dikilmektir. Ortadoğu’daki bir ülkede… bir tür mezhebin okullarda din dersi adı altında zorla dayatıldığı bir coğrafyada, devletin tepesindeki ismin kaçak bir binada kaldığı bir ülkede, kaçak binanın yıkılmasını kararlaştıran mahkemeye devletin tepesindeki kişinin “gücünüz yetiyorsa yıkın” diyerek hukukun ırzına geçildiği bir yerde, işçi ölümlerinden önce hiçbir tedbir alınmayıp işçiler protesto yapmaya kalktığında hiçbir masraftan kaçınılmayıp her türlü tedbirin alındığı bir yerde, insanların tartışmayı birbirine saldırmak adeta birbirini çiğ çiğ yemek zannettiği ve farklı fikirlerin birbirine zerre kadar tahammül göstermediği bir yerde… İnsanların nefret suçunu düşünmesini, anlamasını istiyorum. Evet belki de çok şey istiyorum ama can ı gönülden istiyorum. Daha güzel bir dünya için.



[1] http://www.kaosgldernegi.org/resim/kutuphane/dl/nefret_suclari_raporu_2010.pdf

Hiç yorum yok: