7 Mayıs 2016 Cumartesi

SARAY DARBESİ VE SARAY SOYTARILARI




Erdoğan sürekli “millî irade, millî irade, millî irade!” diyip haykırıyor. Lakin işine geldiğinde millî iradeyi nasıl da paspas edip ayağının altında çiğnediğini hep beraber görüyoruz. Hem hazirandaki hem kasımdaki seçimde sürekli sandıktan, millî iradeden bahseden Erdoğan hazirandaki seçimde en çok oyu alan ilk lider koalisyon kurmayınca (kuramayınca değil kurmayınca) hükümeti kurma görevini en çok oyu alan ikinci lidere vermedi. Yani millî iradeyi hiçe saydı, umursamadı; o hiç dilinden düşürmediği millî iradeye en büyük saygısızlığı kendisi yaptı. Erken seçim istemeyi geçmişteki konuşmalarında “vatana ihanet” olarak gören Erdoğan bu defa seçimin tekrarlanmasına “vatana ihanet” demedi. Kasımda tekrar seçim yapıldı Davutoğlu % 49 ile hükümeti kurdu. Bu sefer Erdoğan, 5-6 ay sonra başbakanı ite kaka istifa ettirdi. Kimse istifa için "Başbakan'ın kendi kararı" diyip insanları salak yerine koymaya kalkmasın. Her şey gözümüzün önünde oldu, kaldı ki Davutoğlu kendisi de “Ayrılmak benim tercihim değil ” dedi. Hatta “Pazarlık esasına dayalı görev kabul etmem...” dedi. Kabul etmediği görev istifa ettiği başbakanlık peki kimle pazarlık edecek? Soralım bir başbakan kimle görevini pazarlık eder? Hani sen millî iradeye çok saygılıydın şimdi ne oldu da Başbakan’ı istifa ettirip millî iradeye saygısızlık ediyorsun?

         Mısır’da ordu bir darbe yaptı diye kıyametleri koparan, Mısır’la ilişkileri kopma noktasına getirenler şimdi aynı darbeyi burda kendileri yapıyor. Batı’ya bas bas bağıranlar, Mısır’daki “darbe”ye “darbe” diyemeyenleri eleştirenler şimdi Türkiye’deki saray darbesine “darbe” diyor mu? Ne gezer… Gazetecilik yerine saray soytarılığı yapan, kalemiyle beraber haysiyetini de satmış olanlar Akdeniz’in öbür ucundaki ülkenin iç işlerine müdahale edenler kendi ülkelerinde yapılan darbeye “darbe” demiyor. 

         Erdoğan bir yandan da “Türkiye dört bir yanından terör örgütlerinin ve onlara destekçilerinin saldırısı altında” dedi tuhaf bir şekilde sanki 14-15 yıldır memleketi başkası yönetiyordu ve gelinen bu nokta başkasının eseri. Bu memleketi 15 yıldır kim yönetiyorsa Türkiye onun yüzünden bu halde. Bu bir yana Türkiye dört bir yandan saldırı altındayken, işsizlik alıp başını gitmişken, madenlerde, inşaatlarda, tersanelerde, fabrikalarda her gün işçiler ölürken, Suriye’den resmi rakamlara göre 3 milyon ama aslında en az beş milyon kişi Türkiye’ye gelmiş işler Arap saçına dönmüşken, Türkiye kendi vatandaşını doyuramıyor. O şöyle dursun elindeki mültecilere bakamadığı gibi bir de Avrupa’nın göndereceği milyonlarca Suriyeliyi de kabul edecekken… yığınla yakıcı sorun varken Türkiye’nin tek sorunu başkanlık sistemi mi? Belamızı az buldunuz bir de başımıza rejim krizi mi çıkartacaksınız?

         Erdoğan aynı konuşmasında gayet ilginç bir şekilde “Suriye'de 12 milyon insan mağdur edilmiş, 600 bine yakın masum katledilmişken, hiçbir Müslüman bu vebalden kendini aykırı tutamaz” diyor. Bir soru sorayım o zaman İŞİD’e yardım yapanlar bu vebalden kendini aykırı tutabilir mi? ABD tarafından İŞİD karşıtı olmaya zorlanmadan evvel İŞİD’e terör örgütü diyemeyenler bu vebalden kendini aykırı tutabilir mi? Kilis’e düşen bombalardan ve ölen insanların vebalinden bu ülkeyi yönetenler kendini aykırı tutabilir mi? Soma’da 665 ( 301 değil 665 şu habere bakınız) kişi katledilmişken Tayyip Erdoğan, Faruk Çelik, Taner Yıldız bu vebalden kendilerini aykırı tutabilir mi? 

         Bangladeş’teki bir yargılamayı dile getirip Bangladeş’e lanetler yağdıran, Bangladeş’teki yargıyı adil olmamakla suçlayan Erdoğan acaba Can Dündar’ın yargılanması ve hüküm giymesi için ne düşünüyor? Casusluk yapacak olan, devlet sırrını ifşa edecek olan bunu gazeteye basarak mı yapar? Allah aşkına bir insanın casusluğunu gazeteyle yapacağına inanacak kadar salak mıyız zannediyorsunuz? Tablo böyle kapkara mı peki? Bütün bu olanlar içinde güzel bir şey yok mu, tabii ki var. Sonunda bir minik kızın isteği gerçekleşti. Hani minik Hacer Davutoğlu, bir aralar Erdoğan’a “Tayyip Amca babamı kov” demişti ya. İşte amcası da Hacer’i kırmayıp babasını kovdu, gerçi biraz geç oldu ama olsun sonunda minik kız muradına erdi.

Hiç yorum yok: