AKP’nin TBMM Grup
Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Davutoğlu konuşuyor; o konuşurken de AKP’liler
bağırıyor: “Reeceeep Taayyip Erdoooğan!
Reecep Tayyip Erdoğan!” Davutoğlu’na daha büyük hakaret yapılabilir mi
bilmiyorum. Davutoğlu, bunun üzerine: “Sayın
cumhurbaşkanı ile birlikte daha nice yollar katedeceğini” söyledi
darılmasın ama ben aynı fikirde değilim. Fazla bir yol katedecek değil, Erdoğan
yakında AKP’nin başına kendisine daha iyi itaat edeceğini düşündüğü birini
geçirecek. Davutoğlu istediği kadar davadan, kardeşlikten dem vursun; istediği
kadar nifak saçanlardan bahsetsin durumu idare etmeye çabalasın gerçeği
değiştiremez. Erdoğan’ın kafasını kızdıranın üstü anında çizilir. “Basın üzerinden siyaseti, AK Parti'yi
dizayn etmeyi kimse düşünmesin” diyor Davutoğlu. AKP’yi kimin dizayn ettiği
zaten belli, o da bunu basın üzerinden değil bizzat yapıyor. Davutoğlu istediği
kadar gerçeğe gözünü kapatsın o görmüyor diye hiçbir şey yok olmaz ve maalesef
Davutoğlu (kendisinden başka) hiç kimseyi kandıramadı. Birinin önünde kocaman
bir duvar varsa o kişi gözünü kapatınca duvar yok olmaz. Adam gözünü kapatır “Yok
ya öyle bir şey, duvar muvar yok” diyerek yürürse eni sonu “küüt!” diye duvara
toslar. Duvar yok olmaz bizimki yamulduğuyla kalır, herkesin üstüne gülmesi de
cabası.
Davutoğlu boş biri değildir.
Davutoğlu Boğaziçi Üniversitesi'nin Ekonomi ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası
İlişkiler bölümlerini çift anadal programıyla bitirmiştir. Aynı üniversitenin
Kamu Yönetimi Bölümünde Yüksek Lisans, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
Bölümünde de doktora yapmış biridir. İyi bir akademisyendir yani, donanımlı
biri. Sen tut saygın bir akademisyen olarak kalmak yerine tek bir kişinin
tahakkümü altındaki partiye girerek siyaset yap, itaat etmezsen zaten ne
olacağı belli. Gerçekten hazin bir durum, gerçekten üzüntü verici.
Bunları niye diyorum, hepimizin
bildiği bu durumu neden bir kez daha anlatıp bu duruma dikkat çektim? Şimdi
bunu açıklayalım… Bildiğiniz gibi meclis başkanı Kahraman birkaç gün önce
kahramanca bir çıkış yaptı. Cevval başkan gözünü iyice kararttı ve hem “laikliği kaldırmaktan” hem de “dindar anayasa hazırlamaktan” bahsetti
ve yükselen tepkiler üzerine ortamın henüz buna hazır olmadığı anlaşılınca çark
etti. AKP’den ise bunun Kahraman’ın kendi görüşü olduğu yönünde açıklamalar
geldi. Bu doğru değil, bu sözler Kahraman’ın şahsi fikrti değil. Kendimizi
kandırmayalım hepimiz biliyoruz ki birilerinden habersiz AKP’de kuş uçmaz.
Böylesi bir açıklama da birilerinden izin almadan onun icazeti olmadan
yapılmaz. “Laikliği kaldıralım, dindar ana yasa hazırlayalım” lafzını bize
perdenin önünde söyleyen Kahraman; ama perde arkasında olanı biteni gözleyen ve
görünmeyen asıl kahraman bunu gördüğümüz Kahraman’a söyletti. Baktı ki ortam
uygun değil güçlü bir itiraz yükseliyor, şimdilik bu işi yapmıyor. Bununla
beraber hemen sevinmeyin bu bir “iptal” değil sadece “tehir”. Birileri bundan
vazgeçmiş değil sadece erteledi, şartlar uygun olduğu an bunu yapmak için
tetikte bekleyecekler. Peki neden dindar anayasa yapmak istiyorlar, dini imanı
çok önemsedikleri için mi? Hiiç zannetmiyorum, asıl amaç bambaşka. Kendi
meşruiyetlerini ana yasaya ana yasanın meşruiyetini din imana dayandıracaklar.
Böylece ne olacak ana yasalarına ya da kendilerine karşı en ufak bir muhalefeti
dine karşıymış gibi gösterecekler. Dini istismar etmede bu kadar ileri
gidebildiklerini görünce laikliğin kıymetini bir kez daha anladım. AKP şak
şakçısı liberaller ve bazı fanatik solcular antikemalistliğiniz o kadar
kemikleşmiş, o kadar kendinizden geçmişsiniz ki laikliğin kalkmasını nerdeyse
alkışlayacaksınız; oysa laiklik giderse önce sizi kesip biçecekler. İŞİD laik
bir oluşum değil. Laikliğin olmadığı yerde El Kaide olur, Taliban olur,
Hizbullah olur, İŞİD olur; bir kere daha düşünün, durumun vahametinin farkında
değilsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder