31 Ekim 2011 Pazartesi

BİZDE MİZAH

Mizah anlayışı ülkemizde bayağı bir ilginç son birkaç on yıldır. Enseye şaplak ..te parmak cıvıklıklar, küfür ve kaba söz mizah olarak algılanıyor. Osurmak, geğirmek, sümkürmek gibi insanların doğal ihtiyaçları bile mizah olarak algılanıyor. Elbette küfür, cinsellik, çeşitli biyolojik durumlar vs. mizaha konu olabilir bu konuda çok kibarcık da değilim, her şey mizaha konu olabilir ama; mizaha konu olanlar da mizahın bir parçası olmalı, yani mizah içinde bir işlevi olmalı. Komiklik falan yok, hiçbir espri yokken sadece bir bayağılık yapılıp buna mizah denmemeli.

Aslında bizim toplumun eskiden çok iyi bir mizah kültürü vardı. Mizah kültürümüz yüzyıllar öncesine dayanıyor orta oyunumuz, meddahlık geleneğimiz hep mizahî unsurlar barındırır. Yer yer eleştiri de vardır elbette. Şu sıralar can çekişen 700 yıllık geleneğimiz Karagöz oyunumuz tamamen mizahî öğeler üzerine kurulu. Hacivat-Karagöz, Kavuklu- Pişekar, Nasreddin Hoca, İncili Çavuş, Keloğlan, Temel… nice nice kahramanlar nice nice ölümsüz tipler yarattık asırlar boyu. Ve mizah, eleştiri asla hiçbir zaman tabu olmadı. Her an her şey mizaha konu oldu. Din ve tanrı bile… 6 asır önce yaşayan Kaygusuz Abdal: ‘kıldan bir köprü yapmışsın /gelsin kullar geçsin deyu /hele biz şöyle duralım /yiğit isen sen geç tanrı’ diyor. Sadece bunu mu diyor: ‘yaratmışsın bağ-u cennet/ kulların etsinler sohbet/ cehennemi ne yarattın/ be akılsız koca tanrı’ aradan 6 asır geçmiş, şimdi Allah’tan daha büyük devlet adamları haklarında en ufak bir mizah ya da eleştiride koştura koştura dava açıyor. Takvimde 6 asır ilerlerken mizah anlayışında 10 asır gerilemişiz.

Bu güzel hoşgörümüz tahmmülümüz özgür mizahımız Abdulhamid’in İstibdadına kadar sürüyor. İmparatorluğu demir yumrukla yöneten Abdulhamid en ufak bir eleştiriyi en küçük bir muhalefeti affetmiyor.

Rum kökenli vatandaşımız Teodor Kasap 1870-1873 arası tarihimizin ilk mizah gazetesi olan Diyojen’i çıkarmıştı. Bu gazete 1873’te Hükümet tarafından kapatılınca; ‘Çıngıraklı Tatar’, o da kapatılınca ‘Hayal’ ve ‘İstikbal’ adlı gazeteleri çıkardı. ‘Hayal’ dergisinde 1877’de yayınlanan Karagöz-Hacivat karikatürü sebebi ile Teodor Kasap hapis cezası aldı. Bu cezanın sebebi karikatür şöyledir: Eli-ayağı zincirlenmiş Karagöz'e Hacivat sorar: ‘Nedir bu hal Karagöz?’ Karagöz şöyle yanıt verir: ‘Kanun dairesinde serbesti, Hacivat!’ Tarihimizde mizah yüzünden ilk hapis yatan yiğit bu Teodor’umuzdur.

Osmanlı yıkılıp da T.C. kurulduğu zaman her şey yağ bal olmadı elbette. Atatürk zamanında zaten pek bir mizah yoktu. Gerçi muhalefete de çok sert davranıldı amma o zamanın şartları bambaşkaydı. Eğer o yıllar da şimdiki gibi olsa buna despotluk diyebilirdik. Lâkin CHP’nin tek parti zamanındaki durum pek bir iç açıcı değildi. Muhalefete göz açtırılmadı. Gel gör ki DP iktidarı işbaşına geçtiğinde bir istibdat bir tiranlık adeta tek parti dönemine rahmet okutturacak bir zulüm yapıldı. Bu zulmü yapan adamdan şimdi ‘demokrasi şehidimiz’ diye bahsedilmesi de pek bir dikkat çekici. Bu ‘demokrasi şehidiniz’ değil mi Basını sıkı kontrol altına alan ve cezaları yükselten Basın Kanunu’nu çıkaran? Bu ‘demokrasi şehidiniz’ değil mi 10 yılda 800’den fazla gazeteciyi içeri tıktıran? Hani derler ya ‘kör ölür badem gözlü olur.’ diye. Böyle olur benim yurdumun demokratı.

Türkiye Demirel’in başbakanlığı ile beraber olağanüstü gelişmelere tanık oldu. Karşıt fikirlere tahammülü saygıyı, muhalefete hoşgörüyü Türkiye’ye Demirel öğretti. Bırak eleştiriyi türlü hakaretlere maruz kaldı. Mesela bir mizah dergisinde ağzı burnu olan, konuşan bir dışkı olarak resmedilmişti; ne hakaret davası açtı ne bir şey. Adam gerçekten konuşan Türkiye istiyordu muhalefete SÖZDE değil ÖZDE saygılıydı. Sırf bu iyiliği bile diğer tüm hatalarını affettirir, saygıyla selamlarım seni Demirel, tonton dedem. Ecevit de çok büyük bir insandı. Lakabı Karaoğlan’dı hani. Bir yayın organında Ecevit için ‘Şamaroğlan’ diyordu. O da dava açmayı bırak kendisine yapılan türlü türlü hakaretler karşısında ‘gık’ bile demedi. 90’larda özgür mizah ve demokrasi konusunda ibre epeyi yükselmişken 2000’lerde AKP iktidarıyla beraber durum tersine döndü. İbre yeniden düşüşe geçti. Erdoğan ve AKP tiranlaşıp her şeye her türlü muhalefete saldırmaya başladı; her protesto, her hak arama şiddetle terörle susturuldu. Metin Lokumcu’nun katilleri bulunmadığı gibi cinayeti protesto edenler de dövüldü. Onlarca mizahçıya, karikatüriste, gazeteciye dava açıldı. Ve sonunda içeriksiz b..tan bir mizah anlayışı iyice kanıksandı. Etliye sütlüye karışma, hiçbir şeyi hicvetme sadece osur, geğir, burnunu karıştır al sana mizah. Eleştirel mizah mı o da ne? Yenilir mi içilir mi? Oysa Gogol ne diyor: ‘Yüzünüz çarpıksa aynaya kızmayın, o her şeyi olduğu gibi gösterir.’

Hiç yorum yok: