İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisi E.E. otobüs beklediği sırada, yardım etme bahanesiyle önlerinde duran 2 kişinin aracına bindi. Yola çıktıktan bir süre sonra bu 2 yaratık, viyadüklerin altında durdu. Burada E.E.’yi dövüp tecavüz eden iki saldırgan, daha sonra yaşadıklarını polise anlatmaması için bir kez daha dövüp tehdit ederek metro istasyonunda bıraktı. Yarı baygın halde vatandaşlarca bulunan E.E.’nin anlattıkları ve araca ait plaka bilgisinden yola çıkan polis ekipleri, tecavüz sanığı 31 yaşındaki A.Y. ile 24 yaşındaki G.M.’yi yakaladı.
Bu yurdumuzda yaşanan binlerce tecavüz vakasından biri. Mahkeme heyeti genç kızın ruh ve beden salığının bozulup bozulmadığının tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasına, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verip, duruşmayı ertedi.
Üniversite öğrencisi E.E. bir süre önce, sol koluna mühür basılıp, olay nedeniyle ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığıyla ilgili rapor almak üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Kişiyi mühürlemenin mantığı kişinin yerine başkasının heyete sokulmaması. Ama zaten kimlik var, fotoğraf var, kişi bir de polis nezaretinde adli tıpa gönderilirse hiçbir karışıklık olmaz. Zaten Türkiye’de toplumun tiksintiyle baktığı, suçlu olarak gördüğü, baskı yaptığı tecavüzcü değil; tecavüze uğrayandır ilginç bir şekilde. Zaten toplum tarafından haksız yere ve iğrenç şekilde damgalanmış birini bir de somut olarak gerçekten damgalamak akıl almaz bir şey. Toplumumuzdaki hâkim anlayış maalesef tecavüzcüyü değil tecavüze uğrayanı suçlu görme eğiliminde. Eminim ki bu haberi okuyan pek çok organizma şunu demiştir: ‘İyi olmuş. Oh olsun. Binmeseydi tanımadığı heriflerin arabasına. Demek ki kendi de istiyordu.’
Zaten 13 yaşındaki kızın istese 26 erkeğe karşı koyabileceğine hükmetmiş bir yargımız var. Yahu bu Rambo mu, Bruce Lee mi? 13 yaşında bir çocuktan bahsediyoruz! 13 yaşında bir kız çocuğu 26 erkeğe nasıl karşı koysun? Tacizcinin tecavüzcünün kollanıp da aslında desteklenmesi, rehabilite edilmesi gereken tecavüz mağdurunun vebalı muamelesi gördüğü, suçlu olarak görüldüğü bir memlekette yaşamak ne kadar acı! Hani biri parasını çaldırsa suçlu parayı çalandır, hırsız odur. Ama iş tecavüz ya da tacize gelince ilginç bir şekilde ‘namussuz’ olarak damgalanan tecavüzcü değil mağdur oluyor. Adalet iflas etmiş, toplum bir tuhaf, yargı bile ‘dişi köpek kuyruğunu sallamazsa’ mantığını güdüyor. Yılbaşında Taksim’de taciz edilen kadınlar da suçlu değil mi? Öyle ya, gitmeselerdi onlar da. Bir şekilde hep tecavüze uğrayan suçlu. Bir toplum ne kadar muhafazakârsa o kadar cinselliği baskı altına alıyor ve orada cinsel sapkınlıklar ve cinsel suçlar da o kadar fazla oluyor.
İlginç bir şey daha var ki tecavüz mağduru ‘ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığıyla ilgili rapor almak’ durumunda kalıyor. Yahu buna ne gerek var? Tecavüze uğrayan birinin elbette ruh sağlığı bozulur. Ama bazen H. Üzmez olayında olduğu gibi mağdurun ruh sağlığı bozulmadığı yönünde raporlar çıkarılıyor. Ne diyeyim, ne söyleyeyim? Toplum tecavüzcüleri kollar da mağdurları suçlarsa bu olayları daha çoook yaşarız. Yani bazılarının mağdurların da insan olduğunu, suçsuz olduklarını anlaması için ne olması gerek? Darısı başlarına diyim artık herhalde o zaman anlarlar.
18 Aralık 2011 Pazar
BAŞI DİK ALNI AÇIK MÜTECAVİZLER VE ‘NAMUSSUZ’ MAĞDURLAR
Etiketler:
13 yaşındaki kız,
Dokuz Eylül Üniversitesi,
H. Üzmez,
Hukuk,
İzmir
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder