24 Aralık 2011 Cumartesi

FÜZE KALKANINDAN YAYILAN PİS KOKULAR

Edirne'de çadır kurarak Türkiye'ye füze kalkanı kurulmasını protesto eden ve 5 günlük açlık grevi yapmak isteyen üniversite öğrencilerine polis müdahale etti. Direnen 3 öğrenci, polis tarafından gözaltına alınıyor. Dahası öğrencilere kelepçe takılıyor. Edirne Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde gözaltında tutulan 3 öğrencinin sorgusu sürüyor. Ne tuhaf ne acayip bir iş bu böyle?

Demokrasi kültürü gelişmiş bir ülkede böyle bir olay yaşansa yer yerinden oynar. Ama bizde yine medya bu faşizan saldırıyı görmezden geliyor, satılık kalemler susuyor. Bari biz biraz konuşup kaşıyalım. Eğer füze kalkanını istememek yasaksa şunu mu desin herkes: ‘Yaşasın füze kalkanı! Hadi komşulara saldıralım! Yaşasın ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki zulmü!’ Mavi Marmara Baskını’nda 9 vatandaşımızı öldüren ve 60’ını yaralayan İsrail’i, dahası insanî yardım gemisi kendi karasularına girmemişken, daha uluslararası sulardayken gemiye saldıran İsrail’i, yıllardır Ortadoğu’da Müslümanlara kan kusturan İsrail’i, Başbakan’ın ‘Cezalandıracağız!’ dediği İsrail’i korumak için kuruluyor bu füze kalkanı. Bu nasıl bir cezalandırma ben anlayamadım. Anlayan varsa bir zahmet açıklayıversin de biz de anlayalım.

ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, ‘Türkiye'ye NATO füze savunma radarına ev sahipliğinde gösterdiği işbirliğinden dolayı’ teşekkür ediyor. Dahası Panetta ‘Türkiye'ye Afganistan'daki çalışmalara katkısından dolayı da teşekkür ederim’ diyor. Yahu kaç yıl oldu ABD Afganistan’a saldıralı. Allah aşkına birileri söylesin, dünyanın öbür ucundaki Afganistan’da hâlâ ne işi var Türkiye’nin. Ne ise zaten Afganistan meselesi apayrı bir şey ki başlı başına bir başka yazının konusu olur.

İran’ın asla ve kat’a herhangi bir NATO ülkesine saldıracağı yok. Yok olmaya yok da sürekli Batı ve onun içerdeki uşaklarının emrinde olan yani uşağın da uşağı, işbirlikçinin işbirlikçisi olan bir kısım medya İran’ı tehdit gibi görmemizi istiyor ve İran’ın nükleer çalışmaları üzerinden bir paranoya yaratılıyor. Elbette amaç füze kalkanını mazur göstermek. ABD bir punduna getirip İran’ı vurmayı kafaya koymuş fırsat arıyor. Irak’taki rezaletten sonra tüm dünyada itibarı sarsılan, kendi halkının da önemli bir kısmı artık savaştan bıkan, işgal sonrası vahşice işkence ve tecavüzler gerçekleştiren ABD elbette elini kolunu sallayarak İran’a saldıramaz. Hem de tam kapitalizmin maskesinin düştüğü, Batı’da bir uyanışın başlamak üzere olduğu, silahsız insanların Wall Street’i işgal ettiği ve bu iğrenç düzenin sorgulandığı bir sırada İran’a yapılacak bir saldırı ABD için bayağı bir risk. ABD bir şekilde İran’ın bir açık verip uluslar arası kamuoyunda haksız duruma düşmesi için fırsat kolluyor, fırsatı bulduğu anda da vuracaktır. Ama dediğim gibi Irak’ta yaşanan rezaletten sonra ABD için pabuç pahalı. Peki bizim için durum ne? Bize pabuç sudan ucuz mu? Bu füze kalkanı projesi sadece İran’la değil Çin ve Rusya ile olan ilişkileri de zora sokuyor. İki ucu b.klu değnek misali bir tarafta ABD diğer yanda Çin ve Rusya.

Davutoğlu geçen yıl şöyle bir söz sarf etmişti: ‘Biz çevremizdeki hiçbir komşumuzdan bir tehdit algılaması içinde değiliz, NATO'ya dönük de bir tehdit algılaması veya tehdit oluşturduğu kanaati içinde değiliz. Ancak NATO’da bütün güvenlik unsurlarını göz önüne alarak geleceğe yönelik planlama yapmakla yükümlüdür. Biz de bu planlamaların içinde oluruz, olmaya devam edeceğiz’ Yani hem hiçbir komşudan tehdit algılamıyorsun hem de füze kalkanı projesinin içinde oluyorsun. Ne kadar da tutarlı(!)

Aslında İran ile normal bir savaş hali olmasa da şu an İran – ABD/İsrail arasında bir ‘soğuk savaş’ var. Soğuk savaş bombalar kullanılmadan yapılan savaştır. İki taraf birbirini uluslararası alanda zor duruma düşürmeye çalışır, ekonomik ve diplomatik baskılar, profesyonel suikastler soğuk savaş yöntemleridir. Mesela İran’da 12 Kasım 2011’de, Karaj yakınlarındaki Bid Ganeh’deki bir cephanelik üssünde, İran’ın balistik füze programının “büyükbabası” Hasan Tahrani Mokaddam’ın ve 17 kişinin öldüğü bir patlama yaşandı. Daha önce de 2010 Ocak ayında da İranlı bir başka bilimadamı, Mesud Ali Muhammedi uğradığı saldırıda hayatını kaybetmişti. Temmuz 2011’de ise bir başka İranlı nükleer bilimci Daryus Rızai öldürüldü. Bundan başka İran’ın nükleer programına bir bilgisayar virüsü girip aylarca çalışmaların durmasına sebep olmuştu. Harp diplomatik alanda da sürüyor. İran, uranyum zenginleştirme faaliyetlerine son vermeyi kabul etmediği için BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarına tabi tutulmakta.

Yani soğuk savaş son sürat devam ediyor. Ediyor ediyor da… Bildiğim şey şu an bir soğuk savaş yaşandığıdır. Bu soğuk savaş sıcak savaşa dönecek mi? Dönerse T.C. bu çamurun içine çekilmek istenirse ne olacak? Bunları bilemiyorum müneccim değilim. Şimdilik izlemedeyim. Burnumuza pis kokular gelerek ve ibretle izliyoruz.

Hiç yorum yok: