7 Aralık 2011 Çarşamba

DEMOKRASİ İHRACATÇISI SAHTE KELEBEKLER!

Suriye yine karıştı ve Arınç acayib ül garabet beyanlarına bir yenisini de ekledi. Arınç aynı konuşmada hem ‘Hiç bir ülkeye karşı dış müdahaleyi doğru bulmayız.’ dedi. Hem de ‘tampon bölge’den bahsetti. Yahu Allah aşkına tampon bölge dediğin dış müdahale değilse ne? Konuşmanın ‘Dış müdahaleyi doğru bulmayız.’ kısmı iç politikaya yönelik bir manevradır. Asla da samimi değil! Neden mi, açıklayayım.

Hiçbir AKP’linin Büyük Birader Erdoğan’ın sözünden çıkmadığı bir gerçek. Peki Erdoğan ne yapıyor? Erdoğan parmağını kaldırmış Suriye’yi gösteriyor. Bir yandan Suriye’ye diş bilerken, ‘Sabrımızı taşırma’ vs. şeklinde tuhaf demeçler verirken bir yandan da ‘Libya’ya iştahlarını kabartanlar Suriye’yi görmüyor.’ diyerek aslında kendisinin Suriye’ye iştahını kabarttığını açık ediyor. Erdoğan konuşmaya devam ediyor ve bakın ne diyor: ‘Libya’da ölenler ne kadar insansa ne karda cansa Suriye’de öldürülenler de o kadar insandır, candır. Libya için iştahlarını kabartanlar Suriye’deki katliamlar için sessiz ve tepkisi kalması insanlık vicdanında tamiri zor yaralar açmaktadır.’ Ne kadar ilginç! Erdoğan’ın vicdanı kadar çifte standartlı bir vicdan şu cihanın üzerinde bir uçtan bir uca arasak bulabilir miyiz acaba? Sormak istiyorum Erdoğan’a acaba kendisini protesto ederken çocuğunu düşüren hamile kız da vicdanını sızlatmış mı ya da gösteri sırasında polisin gaz bombasıyla fenalaşıp ölen Metin Lokumcu ya da Van’da hem evi barkı yıkılan hem de yürümek istedikleri için dayak yiyen depremzedeler de vicdanını sızlattı mı Erdoğan? Örnekler çoğaltılabilir. Acaba bu durumlar karşısında zerre kadar vicdanın sızladı mı ha Erdoğan? Ben de sana bir soru sorayım Libya’dakiler can, Suriye’dekiler insan da Türkiye’dekiler ne? Senin kendi vatandaşın ne? Neden dışarıdaki muhalifler hak arayan insanlar oluyor da yurt içindeki muhalifler eşkıya, provakatör, Ergenekoncu… bilmem ne oluyor?

Haydi Erdoğan çıksın buna cevap versin de görelim. Orda yönetimi devirmek isteyen insanların yaptığı suç değilken burada bir durumdan rahatsız olduğunu ifade eden insan dayak yiyor, gözaltına alınıyor, çocuğu düşürülüyor ve nihayet öldürülüyor. Başbakan, Lokumcu’nun ölümüyle ilgili konuşurken ‘Fazla üstünde durmak istemiyorum.’ demişti. Ülke içindeki bir gösteride insanımız ölüyor ve Erdoğan üstünde fazla durmak istemiyor; ama dışarıda bir yerde bir gösteride insanlar ölünce aynı Erdoğan titizlikle üstünde duruyor. Allah Allah, doğrusu çok şaşıtıcı! Türkiye’de baskı, işkence, keyfi tutuklamalar… tam gaz giderken Erdoğan başbakanı olduğu ülkeyi bırakmış da Suriye’nin derdine düşmüş.

Erdoğan Suriye’nin ve Suriye halkının gırtlağına çökmek istediğinin sinyalini verirken ‘Yeterince petrolü olmadığı için Suriye, Libya kadar yankı uyandırmıyor olabilir.’ demişti. Hah, buna ancak küçük çocuklar kanar! Emperyalist savaşlar sadece petrol için olmaz. Savaş stokların eritilmesi, kapitalizmin ölümcül krizlerinin aşılması, silah şirketlerinin kârı ve ekonomik aktivasyondur. Savaş insanların temel tüketim maddelerine hücum etmesidir, bu da ekonomik canlanma ve stokların erimesidir. Savaş yıkımdır, yıkımdan sonra yeniden yapılanma olacaktır, bu da inşaat şirketleri için muazzam kârlardır. Savaş ölüm ve yaralanmadır; bu da ilaç şirketleri, medikal aletler üzerine üretim ve ticaret yapanlar için kârdır. Savaş bir yerde insanlar ölürken ekonominin canlanmasıdır.

Biz kimin ipleri kimin elinde çoook iyi biliyoruz; ama istiyoruz ki halkımız da bilsin halkımız da görsün. Yalnız halkın uyku halinden çıkarı olanlar durumun değişmesini istemiyor her gün gazeteler, televizyonlar Suriye’de yaşananları bire bin katarak anlatırken Türkiye’deki kepazeliklerin esamesi bile okunmuyor. Suriye’dekiler ‘hakkını arayan halk’ iken Türkiye’dekiler ‘provakatör’ ya da ‘terörist’ ilan ediliyor.

Uyan ey Türk halkı! Suriye üzerinden kirli bir oyun tezgâhlanıyor, Suriye’ye yönelik savaş, Suriye halkına iyilik etmek için değildir. Türkiye’de ve dışarıda ellerini ovuşturup, salyalarını akıtarak savaşı bekleyenlerin düşündüğü asla ve asla insanların özgürleşmesi değil! Kendi topraklarında Nazizm’e benzer bir rejim oluşturanlar başkalarına demokrasi mi götürecek? ‘Özgürlük!’ diye bağıran birinin bir ay boyunca yargılanmadan hapiste yattığı bir ülkede yaşıyoruz. O kadar insancılsanız önce Türkiye’ye getirin demokrasiyi!

Hiç yorum yok: