12 Şubat 2014 Çarşamba

HACI HACIYI MEKKE’DE, HOCA HOCA’YI TEKKEDE, DİKTATÖR DİKTATÖRÜ NEREDE?

Geçen yıldan bir haberle başlayalım, tarih Eylül 2013. Bakın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ne buyurmuş: Bozdağ, CHP'nin Mısır'a yapacağı ziyareti değerlendirdi. Bu ziyaretleri anlamlandırmakta zorlandığını söyleyen Bozdağ, 'Hacı Hacı ile Mekke'de; Hoca Hoca ile tekkede buluşur' sözünü hatırlatarak "Öyle anlaşılıyor ki darbeciler de Kahire'de buluşuyor." dedi. Herkes darbecilere tavır koymuşken; böylesi bir manzara karşısında, eli kana bulaşmış darbeci insanlarla görüşerek onlara meşruiyet kazandırılacağına dikkat çeken Bozdağ, demokratik bir Cumhuriyet olan Türkiye Cumhuriyeti demokrasisinin içinde yer alan bir partinin demokrasi dışı, hukuk dışı yollarla eline kan bulaşmış bir yönetimle görüşmesinin onlara meşruiyet kazandırmaktan başka biri şey kazandırmayacağını vurguladı. Şimdi “Ne var bunda?” diyebilirsiniz. General Sisi demokratik yolla seçilmiş Mursi’yi devirip darbeyle başa geçti, bu kısım doğru. Doğru olmasına doğru da… da’sı var işte. 2009 yılında yani Bozdağ yukardaki incileri söylemeden önce Türkiye’ye gelen bir darbeci de darbelere çok karşı olan o Gül ve Erdoğan tarafından ağırlanmıştı. Bu darbeci Ömer el Beşir’di. El Beşir 1989 yılında demokratik yollarla seçilen devlet başkanı Sadık el-Mehdi'yi devirecek olan askeri darbede yer aldı. Ardından tüm siyasi partileri kapadı, basını sansürledi ve parlamentoyu feshetti. El Beşir’in tek özelliği darbeci olması da değil Ömer el-Beşir soykırım, insanlığa karşı suç ve Darfur'da savaş suçu işlemiş birisi. 300 bin kişinin katili ve pek çok ülkeye girerse girdiği an tutuklanacak. Yani tam da Bozdağ’ın dediği gibi “Herkes darbecilere tavır koymuşken; böylesi bir manzara karşısında, eli kana bulaşmış darbeci insanlarla görüşerek onlara meşruiyet kazandırıldı” ama bunu yapan CHP değil Bozdağ’ın da bir azası olduğu AKP idi. Üstüne üstlük bu ziyaret uluslar arası kamuoyunda da tepkiyle karşılaşınca o darbelere çok karşı olan Erdoğan bu darbeci Ömer’i canla başla savunmuştu. Eline 300 bin insanın kanı bulaşmış bir katille el sıkışmak herhalde insanın elini bayağı kirletir, yüzünü de kızartır. Kızaracak yüz varsa tabii. Bugünlerde yine Erdoğan ve Gül ikilisi ömrünün sonuna kadar hapiste tutulması gereken bir seri katili ağırlıyorlar. Ha unutmadan bu da darbeci hem de Bozdağ’ın dediği gibi “eli kanlı bir darbeci” bu seferki katil ve darbeci misafirimiz Gambiya Cumhurbaşkanı Yahya Jammeh. Afrika'da Müslüman bir ülke olan Gambiya'da, 1994'de darbe ile yönetime gelen Jammeh, idam cezasını geri getirmiş, ülkedeki eşcinsellerin kafalarının kesilmesi emrini vermiş ve iktidar karşıtı gazetecilere ''Cehenneme gidin'' demişti. Abdullah Gül "Gambiya ile 34 milyon dolar civarında olan ticaret hacmimizi çok daha ileri seviyelere taşımak istiyoruz. Ayrıca başta turizm olmak üzere, karşılıklı yatırımlar, savunma sanayi, bilim ve teknoloji, güvenlik gibi alanlarda işbirliğimizi geliştirmeyi arzu ediyoruz. Türk müteşebbislerini bu doğrultuda her zaman teşvik ediyoruz” diyor. Bunu Gambiya Cumhurbaşkanı Yahya Jammeh onuruna Çankaya Köşkü’nde verdiği akşam yemeğinde söylüyor Gül. Dün de darbe karşıtı Tayyip, Ankara'da temaslarda bulunan Gambiya Cumhurbaşkanı Jammeh ile bir araya geldi. Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleştirilen görüşme basına kapalı olarak gerçekleştirildi. Bu kafa kesen katile karşı beslenen muhabbet doğrusu beni hiç şaşırtmadı. Suriye’deki kafa kesen sapıklara da tırlarla yardım gidiyor ne de olsa. Bekir Bozdağ’a tavsiyem bir daha “ilke” ve “dürüstlük” gibi kavramları ağzına almadan önce bir kere değil beş on kere düşünse iyi eder. Ne demişler, insanı vezir de eden rezil de eden dilidir.

Hiç yorum yok: