17 Şubat 2014 Pazartesi

SENİN AĞZINA BİBER SÜRMEK LAZIM!

Hatırlayalım yazın Tayyip bir parktaki ağaçları kestirip yerine AVM dikmeye kalkıştı. Ağaçların kesilmesini istemeyen insanlara “çapulcu, darbeci, kemirgen, faiz lobisinin adamı, dış güçlerin ajanı” dedi. Sürekli halkı demokratik gösteri hakkını kullanmak isteyen insanlara karşı kin ve düşmanlığa tahrik etti, yangına körükle gitti, “camide içki içtiler, başörtülü bacımı taciz ettiler” şeklinde yalanlar ve iftiralarla, tahrik ve kışkırtmalarla koltuğum sallanacağına iç savaş çıksın mantığıyla adeta memleketi ateşe attı. Onun kin ve düşmanlık dolu dili nedeniyle eli satırlı sapıklar türeyip gezi parkı protestosu yapan insanlarımıza saldırdılar, köşe bucak sadece polis terör estirmedi Başbakan’ın sorumsuz açıklamalarıyla gaz verdiği insan görünümlü yaratıklar da sesini duyurmak yürüyüş yapmak isteyen insanlara saldırdı. Tayyip o aralar iki de iftira uydurdu 1. Camide içki içtiler 2. Başörtülü bir kadını taciz ettiler. İlk iddiada sadece içki içtiler demedi. Camiye ayakkabılarıyla girdiler de dedi. Şimdi polisin ölümüne saldırdığı çoğu kanlar içinde yaralı bir grup polisten kaçarken camiye sığındı. Gezi protestolarında yedi kişi polis şiddeti yüzünden öldü, 100’den fazla beyin travması yaşandı, 10’dan fazla insan gözünü kaybetti, 8000 civarı yaralanma vakası oldu. Bilanço korkunçtu. İşte o sırada da bu insanlar polisin elinden canını kurtarmak için kaçıyordu, terör estiren polisler ölümüne saldırıyordu. Şimdi canının derdindeki bu insanlar ne yapacaktı, durup ayakkabı çıkarmaya kalksa kafasına isabet eden bir gaz bombası fişeğiyle ölebilir, üstlerine silahlı polisler saldıran bu insanlar kimisi de kan revan içinde hem de ayakkabısını mı çıkaracaktı? Böyle saçmalık mı olur. Camiye ayakkabısız girmek için bu insanlar ölsün mü? Ayrıca Tayyip “Yol geçecekse camiyi de yıkarız.” demişti geçenlerde. Yani canını kurtarmak için bile olsa camiye ayakkabıyla girmek saygısızlık ama camiyi yıkmak saygısızlık değil, hmmm çok ilginç. Gelelim içki içtiler meselesine… Cami görevlisi “Ben din adamıyım yalan söyleyemem” diyip hiç kimsenin içki içmediğini söyledi ki bu beyandan sonra adamcağızı “tayin” adı altında sürdüler. Ayrıca caminin kamera görüntüleri ortaya çıktı youtube’da henüz yasaklanmadıysa bakıp bulun. İnsanlar kan içinde… İnleyenler, yaralılar, nefes alamayan gazla boğulmuş kişiler… Bilgisayardan izlerken bile insan dehşete düşüyor. İnsanlar canını zor kurtarmış bira içecek çakırkeyif bir kişi bile yok. Yani Tayyip halka yalan söylemişti. İddiasını ispatlayamamıştı demiyorum iddiasının “yalan” olduğu ispatlanmıştı. Oysa Tayyip defalarca kez pek çok konuşmasında iddiasını ispatlayamayan kişinin “şerefsiz” ve “namussuz” olduğunu söylemişti. İkinci iddiasında “Maalesef çok önemli bir yakınımın gelinini Başbakanlık Ofisi’nin yakınında, yanında 6 aylık çocuğu, yerlerde süründürdüler, kendisini taciz ettiler, çocuğunu taciz ettiler” dedi. Bu olayı yaşadığı iddia edilen kişi (Zehra Develioğlu) ise bir gazeteciye: “Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başları bantlı 70-100 kadar adamın ortasında kaldım. Bir kadın ‘Ne geldiyse bu ülkenin başına bunların başörtüsü üzerinden geldi, vurun şuna’ deyince, bir adam arkamdan tekme tokat vurmaya başladı. Bir taraftan ‘Bu ülkenin gerçek sahibi biziz anladınız mı ulan’ diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı. Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu. Kalktım bebeğimi bulmaya çalıştım.” dedi. Olay güya 1 Haziran’da yaşanıyor ama nedendir bilinmez hanımefendi muayene olup darp raporu almaya ertesi günü değil, onun ertesi günü de değil, onun ertesi günü de değil 5 Haziran’da gidiyor. Hatta bebeğini de o sırada muayene ettiriyor ki iddialara göre bebek arabasını parçalayıp 6 aylık bebeği de darp etmişler nedendir bilinmez 4 gün boyunca bebeği muayene ettirmek kadının aklına bile gelmiyor hay Allah. Bir anne darp edilen 6 aylık bebeği için 4 gün bekleyip de mi muayeneye gider, akıl alır gibi değil. İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nün raporunda deniliyor ki: “Sağ diz üst iç kısımda 3 adet 1.5 santimetre çapında, iç alt kısımda 1 adet 1 santimetre çapında ve sol diz üst dış kısımda 1 adet 1.5 santimetre çapında koyu mor renkli ekimozlar olduğu görüldü...’’ Şimdi raporda morlukların bacağında olduğu yazıyor oysa Z.D. gazeteci Balçiçek İlter’e kolunda morluk olduğunu söylemiş hatta İlter’in iddiasına göre kolundaki morlukları da göstermiş. Oysa birkaç gün önce görüntüler ortaya çıktı. Kabataş’ta o gün çekilen kayıtlarda bebek arabasıyla yürüyen Zehra Develioğlu’na herhangi bir saldırı yoktu. Sadece durakta eşini beklerken yanından geçen küçük bir grup birkaç saniye duruyor sonra uzaklaşıyordu. Ardından eşi gelip Develioğlu’nu alıyordu. Balçiçek İlter de: “Kabataş görüntülerini izledim. Ayıp bana ait değil. ‘Kadının beyanı esastır’ diye dinlediğim Zehra Hanım’a aittir. Açıklama yapmak zorundadır. Kabataş’ı nasıl yanılttığımı ve özrümü yarın köşemde yazacağım” dedi. Zehra Develioğlu ise kalktı “Kimseye bir şey ispat etmek zorunda değilim” dedi. Sen tut insanlara iftira at, emniyeti boş yere meşgul et sonra da kalk söylediklerini ispat etmek zorunda olmadığını iddia et. Polis 73 mobese kamerasının görüntülerini inceliyor, yetmiyor oradaki büfeci ve gazetecilerin ifadelerini alıyor, o da yetmiyor baz istasyonu kayıtlarından cep telefonlarının sinyallerine ulaşarak Z.D. nin saldırıya uğradığını iddia ettiği saatlerde orada bulunan herkesi ifadeye çağırıyor hatta şüphelendikleri kişileri Z.D.ye gösteriyor. İnsanlara atılan iftira bir yana bir de bu kadar uğraş, emek, çaba, masraf… Emniyet adeta seferber oluyor ve Z.D. bütün bunlardan sonra yaşadıklarını ispat etmek zorunda olmadığını söyleyip işin içinden sıyrılıveriyor. Bravo valla! Bu olayın yalan olduğu kabak gibi ortada. Kabataş’ta belden yukarısı çıplak ve başlarında siyah bandana giyinmiş 100 kadar kişiyi gören de yok, kamera da çekmemiş. Yani ortada bir yalan var ama Başbakan halktan özür dilemek yerine yalanda ısrar ediyor ve konuşmalarında sık sık terbiyeden ahlaktan dem vuran Başbakan, sokak serserilerinin bile konuşmayacağı bir üslupla “Adli tıp raporlarını nerenize koyacaksınız?” diyor. Terbiyeden edepten bahsedene bak hele! Senin ağzına biber sürmek lazım. Aslında aynı üslupla çok güzel bir cevap verirdim ama maalesef iki engel var: bir Tayyip gibi dokunulmazlığım yok, iki terbiyem müsait değil. Ama şunu bil ki Tayyip sana sadece bu iftiraların ve ülkeyi kaosa sürükleyişin için değil hakaretlerin için de hesap sorulacak.

Hiç yorum yok: