11 Şubat 2012 Cumartesi

DAMDAN DÜŞENİN HÂLİ

TV’de haberlerde zaman zaman trafik kazalarında adları geçer mevsimlik işçilerin. Bâzen haberlere bile çıkmazlar, öyle ya nice şeylerin üstü örtülür bu memlekette. Ortada darbe yoktur ama olmayan darbenin sanıkları içeridedir; ortada bir Deniz Feneri dolandırıcılığı vardır ama var olan suçun sanıkları ellerini kollarını sallayarak dolaşır. “Parasız eğitim istiyoruz” diye pankart açan öğrenciler tam 19 ay tutuklu yargılandılar ve işin tuhaf tarafı 15 yılla yargılandıkları dava hâlâ devam ediyor. Adam öldürmek en büyük suç. Oysa dağa çıkan, adam öldüren PKK’lılar pişmanlık yasasından faydalanıp hapis bile yatmıyor. “Parasız eğitim”in sözünün edilmesi bile fakirden fukaradan oy alarak iktidara gelenlerin tüylerini diken diken ediyor. “Parasız eğitim” isteyerek iktidarın kulu olduğu kapitalist sisteme çomak sokmaya kalkanlar “terörist” olarak görülüyor. Adam öldürürsen affederim ama parasız eğitim istersen bu ağır suçu affetmem, diyor bu iktidar.

Artık söylemekten, göstermekten gına geldi ama bir kez daha gösterelim; tekrar teşhir edelim “parasız eğitim” derseniz 15 yılla yargılanırsınız ama sivillere yönelik kanlı eylemlere girişirseniz hapis bile yatmazsınız. Durum ortada işte Halep işte arşın.

Biz yine yazının başında bahsettiğimiz mevsimlik işçilerin durumuna dönelim. Bu güvencesiz, sigortasız, iki üç kuruşa çalışan işçiler için can pazarıdaha yollarda başlıyor. Memleketinden çoluğu çocuğuyla beraber gidiyor adam, dolduruyorlar tarım işçilerini balık istifi gibi kamyonet kasalarına ve bu yolculukların çoğu da ölümlü kazalara davetiye çıkarıyor. Daha geçen hafta İzmir’in Ödemiş ilçesinde, mevsimlik işçileri taşıyan araç şarampole yuvarlandı. Bu kaza bir yaralıyla ucuz atlatıldı; ama sizin de bildiğiniz gibi işçiler her zaman bu kadar şanslı olamıyor. Daha bu yaz ağustosta Tarsus’ta tarım işçilerini taşıyan kamyonet kaza yaptı bilanço 4 ölü, 25 yaralıydı.

Mevsimlik işçiler sadece yollarda yaşadıkları kazalarda mı perişan oluyor? Sadece yollarda mı telef oluyorlar? Hayır tabii ki. Yine bu yaz Ordu’ya giden fındık işçileri fındığın geç olgunlaşması sebebiyle erzaksız kaldı. Bu işçiler çadırlarda perişan vaziyette yaşam savaşı verdiler. Konya’daki çadırlarda ise susuz ve seyyar tuvalet-banyosuz kalan, çöpleri alınmayan işçiler çocuklarını okutamadıklarından dert yandılar. Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Başkanı Murat Bayrak, 8 Nisan’da Deniz Ticaret Odası meclis toplantısında, tersanelerde yaşanan işçi ölümleri için ne dedi biliyor musunuz? ‘Ömürleri bu kadarmış!’ Evet evet, yanlış okumuyorsunuz aynen bunu dedi. Tıpkı madencilerin ölümüne “kader” diyen Erdoğan gibi.

Mevsimlik işçiler saatlerce tarlada, tersanede, inşaatta kışın buz gibi soğuğunda, yazın kavuran güneşinin altında adeta ölümle kucak kucağa koyun koyuna çalışır. Sigortasız ve güvencesiz oldukları için ne ölenlerin ailelerine tazminat ödenir ne de bu ölümlerin sorumlusu işverenler cezalandırılır. Hoş bendeniz de mevsimlik bir işçiyim. Dershane öğretmenleri de kış sezonunda berbat şartlarda çalışan yazın aç kalan mevsimlik işçilerdir. Hani adamın biri damdan düşmüş. “Aman” demişler. “Doktor çağıralım!” Yook, demiş düşen adam. “Damdan düşen birini çağırın; damdan düşenin hâlinden ancak o anlar.”

Hiç yorum yok: