18 Haziran 2013 Salı

GEZİ PARKI OLAYLARI VE ANAYASA YAPICILARIN ANAYASA İHLALLERİ

Hayat ne kadar da tuhaf… Büyüklerimiz boşuna dememiş büyük lokma ye ama büyük laf konuşma, diye. Boşuna dememişler ne oldum değil, ne olacağım demeli, diye. Kısa bir süre önce Türkiye’de şimdi yaşananlar Suriye’de yaşanırken Erdoğan haykırıyordu: “Esed halkına zulmetmeee! Esed sabrımızı taşırmaaaa!” Sadece Erdoğan değil Dünya’da gözünü Suriye’ye çevirmişti. Hani yani o zamanlar Suriye’deki muhaliflere bugün Türkiye’de Gezi Parkı protestolarına katılanlara yapılanlar yapılıyor diye nerdeyse Suriye’yle savaşın eşiğine geldik. Erdoğan sevgi pıtırcığı olmuş “Diktatör Esed”in halkına yaptığı zulmü vurguluyordu sürekli.
Esat ne yapıyordu biliyor musunuz? Mitingler düzenliyordu ve 10 binlerce Esat yanlısı meydanları hıncahınç dolduruyordu. Bu mitinglerde Esat dış güçlere vurgu yapıyor ve Suriye’deki olayların bir “komplo” olduğunu söylüyordu. Allah Allaah, ne ilginç değil mi? Aynı Erdoğan’ın şimdi yaptığı gibi… Erdoğan önce polisi gösteri yapan vatandaşlara saldırtıp anayasayı ayaklar altına aldı. Anayasamızın 34. Maddesine göre: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.” Gezi parkı eylemleri gayet barışçıl olarak silahsız, saldırısız yapılıyordu. Kamu düzenine ya da ahlaka mugayir bir tarafı da yoktu. Ama anayasa da neymiş buyurdu demokratör: “Bitirin şu işi!” Evet işte ileri demokrasi dedikleri bu her şey tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkan sözlere bakıyor.
4 ölü, (fişlenmekten korkup tedavi olmayanları saymazsak) 8000 yaralı, 11 kişi gözünü kaybetti ve 100 kadar da beyin travması geçiren insan. İşte bilanço! Alt tarafı insanların nefes aldığı küçücük bir yeşil alanın betonlaşmasına karşı çıktılar diye bunlar halka reva görüldü.
Erdoğan aynen Esat’ın yaptığını yaptı. Mitingler düzenleyip muhaliflere gözdağı vermeye çalıştı. Anlayacağınız dilden konuşurum, % 50’yi üstünüze salarım, tehditleriyle taçlandırdığı o tuhaf mitinglere gidenler için devletin tüm imkanları seferber edildi, ulaşım ücretsizdi insanlar mahallelerinden otobüslerle alınıp götürülüp getirildi, pek çok kamuda çalışan zorunlu olarak götürüldü ve işini kaybetme korkusuyla sustu, alanda pet şişede su ve salamlı, domatesli sandviç dağıtıldı. Dahası bu insanlar eğer mitinge gitmezse AKP bunlara dağıttığı erzağı, kömürü vermez. Aç kalırlar, donarlar bu yüzden mitinge gidenlere de kızamıyorum aslında.
Neyse Erdoğan aynen “Diktatör Esed”in yaptığı gibi polis şiddetine başvurdu. Ardından aynen onun gibi miting düzenledi gövde gösterisi yaptı. Aynı Esat gibi “dış güçler”den ve “komplo”dan bahsetti. AB ve ABD gibi güçler Türkiye’nin büyümesini, gelişmesini kıskanmış da olayları onlar çıkarmışmış. Yahu akıl var mantık var hangi AB ülkesi Türkiye’yi kıskanacak Almanya mı, İngiltere mi, Hollanda mı? Sonra ABD tutup bizi kıskanacak oldu, çok inandırıcı.
Başbakan hâlâ yok camide içki içtiler, yok başörtülüleri taciz ettiler gibi ipe sapa gelmez yalanlar uyduruyor. İçişleri Bakanı Muammer Güler de boş durmuyor. Güler greve gidecek işçi ve memurara seslenerek: "Bunu memurlardan ve işçilerden özellikle rica ediyorum. Kanunsuz eylemlere iştirak etmemelerini bekliyorum. Bunun kanuni sonuçlarına katlanırlar" diyor. Grevin de anayasal bir hak olduğunu İçişleri bakanımıza hatırlatayım açıp bir 54. Maddeyi okursa anayasal haklarını kullanan işçileri tehdit ederek asıl suçu kendisinin işlediğini fark edecektir umarım. Facebook, twitter gibi yerlerde Gezi Parkı olayları ile ilgili iktidarın hoşuna gitmeyen yazılar yazanlara yönelik gözaltıların devam edeceğini de söylüyor bakan oysa madde 26’ya göre “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” Tebrikler Bakana bir röportajda iki kez anayasayı çiğniyor. Doğrusu bunu herkes başaramaz. Gözaltına alınacaklara ve alınanlara sesleniyorum işin peşini bırakmayın iç hukuk yollarını sonuna kadar kullanın yetmedi AİHM’ye başvurun yok öyle canı isteyen istediği kişiyi gözaltına alsın hangi çağda yaşıyoruz. Artık biz onlardan korkmuyoruz şimdi biraz da siyasi otorite halktan korksun bakalım.

Hiç yorum yok: