Başlamadan önce şunu belirteyim
ki Gülen cemaatini savunmak gibi bir derdim yok, düşmanımın düşmanı dostumdur,
demiyorum. Aksine AKP ile cemaat arasında bir fark yok, ikisi de masum değil bunu
göstermek niyetindeyim. Al birini vur diğerine. Zaten daha düne kadar can ciğer
kuzu sarmasıydılar. Bununla beraber cemaati değil AKP’yi eleştireceğim. Elbette cemaatin de eleştirilecek çok yanı var
ama şimdi zaman cemaati eleştirme zamanı değildir. Şu an cemaate yüklenmek
sadece ve sadece cemaate “paralel yapı” diyip hırsızlık yapanların ekmeğine yağ
sürmek olur. Ancak bu cemaate bir dokunulmazlık sağlamaz sırası gelince cemaate
de hesap sorulacaktır.
AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma
İçten, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç hakkında zehir
zemberek konuştu. Cemaat’ten “paralel yapı” diye bahseden İçten, gayet rahat
bir şekilde Gülen cemaati için “şerefsiz, alçakça, namuzsuzca” gibi ifadeler
kullandı. Zaten artık AKP’lilerin kutuplaştırma ve küfürden başka bir
politikaları yok. İçten, Dicle Üniversitesi Rektörü Saraç’ı istifaya davet
ederek “Bütün güvenirliklerini yitirmişlerdir. Elimizde belgelerimiz var. Bunu
savcılıkla paylaşacağız" dedi. Şimdi sevgili vekilimiz İçten acaba ne
kadar içten? Küçük bir samimiyet testi yaparsak İçten’in soyadı gibi içten olup
olmadığını görebiliriz:
Önce şurdaki çelişkiye bir
bakalım 17 Aralık’ta ortaya çıktı ki deveyi hamuduyla götürenler var. AKP
iktidarında hırsızlığın yolsuzluğun bini bir para. Pardon bir para değil
milyonlarca dolar, balya balya para. Bir evden ayakkabı kutularının içine
doldurulmuş deste deste dolarlar çıkıyor, normal bir evde bir iki değil, 6
çelik kasanın ne işi var? Vurgun öyle büyük ki paraları sayamıyorlar, para
sayma makinesi var. Ne ayakkabı kutuları hakkında ne paralar hakkında doğru
dürüst bir izahat yapılmadı. Güler neden oğlu gözaltına alınır alınmaz
konuşmadı da bir hafta sus pus oldu saklandı, bir hafta sonra ortaya çıkıp
oğlum suçsuz o parayı ev satıp kazandı, dedi. Bunu söylemek çok mu zordu? Bir yolsuzluk var, bu kabak gibi ortada. Bütün
bunlar oyunsa “paralel yapı”nın iftirasıysa ve bakanlar masumsa Erdoğan neden 4
bakanı görevden alıp yerlerine başka bakanlar atadı? Bakanlar ve oğul Erdoğan
masumsa neden binlerce polisin yeri değiştirildi. Neden bir sürü savcı görevden
alındı, tayin edildi? Olay neden ısrarla örtbas edilmek isteniyor?
Uzun lafın kısası eğer “hırsızlık
ve yolsuzluk” İçten’in umrundaysa, eğer “güvenililiğini yitirenlerin istifa
etmesi gerekse İçten önce dönüp kendisinin de azası olduğu oluşuma bir bakması
gerek ve Saraç’tan önce Erdoğan’ı ve dört bakanını istifaya davet etmeli.
Devam edelim “DÜ yönetiminin
yanıtlamasını istediğimiz bazı husurlar var. Üniversitede yapılan ihalelerde
yönetmeliğe uyuldu mu? İhalelerin yüzde 80'i davetiye ve teklif usülüyle
yapılmışsa orada bir soru işareti vardır.” Diyen İçten bir kez daha ne kadar
içten olduğunu gösteriyor. Çünkü bir süre önce işadamlarından ihale
karşılığında toplanan 630 milyon dolar rüşvetle Sabah-ATV
Grubu Çalık’tan Kalyoncu’ya geçti. İşadamları, telefon görüşmelerinde
hızlı tren, tünel, demiryolu, karayolu ve havalimanı gibi pek
çok ihale için hükümetten söz aldıklarını konuşuyorlar. İçten, Dicle
Üniversitesi Rektörü’ne saldırırken her nedense burnunun dibinde olanları
görmüyor.
Yine bir başka tuhaflık, İçten
900 ağacın kesilmesinden üniversite yönetimini sorumlu tutuyor gelin görün ki
3. Köprü için yapılan ağaç katliamını da, ODTÜ’deki ağaç katliamını da, Atatürk
Orman Çiftliği’ndeki ağaç katliamını da kendisinin de bir üyesi olduğu AKP’nin
yaptığını, Kaz dağlarında tonlarca toprağı siyanürle zehirleyerek ve ağaçları
keserek altın arayan şirketin de bunu AKP’nin çıkardığı yasa sayesinde
yaptığını es geçiyor. AKP’nin yaptığı öyle 900 falan da değil hani, yüzbinlerce
ağaç.
Herhalde İçten eleştirdiği
şeyleri AKP’nin misliyle yaptığını bilmiyordu bilseydi “şerefsiz, alçak,
namussuz” sözlerini bu kadar rahat telaffuz etmezdi. Bunları yapmanın “şerefsizlik,
alçaklık, namussuzluk” olduğunu savunan İçten, farkında olmadan sadece rektöre
değil sövmek istemeyeceği bazı kişilere de sövüyor. Madem üniversite için bu
yönelttiğin suçlamalara katlanamıyorsun nasıl hâlâ AKP’de kalabiliyorsun, diye
bir soruya İçten nasıl cevap verecektir, doğrusu çok merak ediyorum.
Eleştirisinin bir yerinde de "Şimdisi
için söylemiyorum. Rektör hanımın geldiği süreçleri konuşuyorum.” diyen İçten kendisini
ele veriyor. İşte bir sorun da bu zaten. Suçlamaların kimi 2007 yılına ait, kimi
2011 yılına ait. AKP ise 2002’den beri iktidarda. Demek ki yıllarca hırsızlığa,
arsızlığa, namussuzluğa göz yumuldu. Tıpkı Burhan Kuzu’nun 17 Aralık operasyonuyla
ilgili dediği gibi. Hatırlıyor musunuz Kuzu ne demişti? Aynen şöyle demişti: “Adama
sorarlar onbir yıldır neredeydiniz? 11 yıldır Ak Parti iktidarda bu
yolsuzluklar son aylarda mı oldu? Kullanmak şimdi mi işinize geldi?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder