12 Nisan 2014 Cumartesi

HAŞHAŞİLERİN SUÇ ORTAĞI KİM?




Başlamadan önce şunu belirteyim ki Gülen cemaatini savunmak gibi bir derdim yok, düşmanımın düşmanı dostumdur, demiyorum. Aksine AKP ile cemaat arasında bir fark yok, ikisi de masum değil bunu göstermek niyetindeyim. Al birini vur diğerine. Zaten daha düne kadar can ciğer kuzu sarmasıydılar. Bununla beraber cemaati değil AKP’yi eleştireceğim.  Elbette cemaatin de eleştirilecek çok yanı var ama şimdi zaman cemaati eleştirme zamanı değildir. Şu an cemaate yüklenmek sadece ve sadece cemaate “paralel yapı” diyip hırsızlık yapanların ekmeğine yağ sürmek olur. Ancak bu cemaate bir dokunulmazlık sağlamaz sırası gelince cemaate de hesap sorulacaktır.
AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç hakkında zehir zemberek konuştu. Cemaat’ten “paralel yapı” diye bahseden İçten, gayet rahat bir şekilde Gülen cemaati için “şerefsiz, alçakça, namuzsuzca” gibi ifadeler kullandı. Zaten artık AKP’lilerin kutuplaştırma ve küfürden başka bir politikaları yok. İçten, Dicle Üniversitesi Rektörü Saraç’ı istifaya davet ederek “Bütün güvenirliklerini yitirmişlerdir. Elimizde belgelerimiz var. Bunu savcılıkla paylaşacağız" dedi. Şimdi sevgili vekilimiz İçten acaba ne kadar içten? Küçük bir samimiyet testi yaparsak İçten’in soyadı gibi içten olup olmadığını görebiliriz:
Önce şurdaki çelişkiye bir bakalım 17 Aralık’ta ortaya çıktı ki deveyi hamuduyla götürenler var. AKP iktidarında hırsızlığın yolsuzluğun bini bir para. Pardon bir para değil milyonlarca dolar, balya balya para. Bir evden ayakkabı kutularının içine doldurulmuş deste deste dolarlar çıkıyor, normal bir evde bir iki değil, 6 çelik kasanın ne işi var? Vurgun öyle büyük ki paraları sayamıyorlar, para sayma makinesi var. Ne ayakkabı kutuları hakkında ne paralar hakkında doğru dürüst bir izahat yapılmadı. Güler neden oğlu gözaltına alınır alınmaz konuşmadı da bir hafta sus pus oldu saklandı, bir hafta sonra ortaya çıkıp oğlum suçsuz o parayı ev satıp kazandı, dedi. Bunu söylemek çok mu zordu?  Bir yolsuzluk var, bu kabak gibi ortada. Bütün bunlar oyunsa “paralel yapı”nın iftirasıysa ve bakanlar masumsa Erdoğan neden 4 bakanı görevden alıp yerlerine başka bakanlar atadı? Bakanlar ve oğul Erdoğan masumsa neden binlerce polisin yeri değiştirildi. Neden bir sürü savcı görevden alındı, tayin edildi? Olay neden ısrarla örtbas edilmek isteniyor?
Uzun lafın kısası eğer “hırsızlık ve yolsuzluk” İçten’in umrundaysa, eğer “güvenililiğini yitirenlerin istifa etmesi gerekse İçten önce dönüp kendisinin de azası olduğu oluşuma bir bakması gerek ve Saraç’tan önce Erdoğan’ı ve dört bakanını istifaya davet etmeli.
Devam edelim “DÜ yönetiminin yanıtlamasını istediğimiz bazı husurlar var. Üniversitede yapılan ihalelerde yönetmeliğe uyuldu mu? İhalelerin yüzde 80'i davetiye ve teklif usülüyle yapılmışsa orada bir soru işareti vardır.” Diyen İçten bir kez daha ne kadar içten olduğunu gösteriyor. Çünkü bir süre önce işadamlarından ihale karşılığında toplanan 630 milyon dolar rüşvetle Sabah-ATV Grubu Çalık’tan Kalyoncu’ya geçti. İşadamları, telefon görüşmelerinde hızlı tren, tünel, demiryolu, karayolu ve havalimanı gibi pek çok ihale için hükümetten söz aldıklarını konuşuyorlar. İçten, Dicle Üniversitesi Rektörü’ne saldırırken her nedense burnunun dibinde olanları görmüyor.
Yine bir başka tuhaflık, İçten 900 ağacın kesilmesinden üniversite yönetimini sorumlu tutuyor gelin görün ki 3. Köprü için yapılan ağaç katliamını da, ODTÜ’deki ağaç katliamını da, Atatürk Orman Çiftliği’ndeki ağaç katliamını da kendisinin de bir üyesi olduğu AKP’nin yaptığını, Kaz dağlarında tonlarca toprağı siyanürle zehirleyerek ve ağaçları keserek altın arayan şirketin de bunu AKP’nin çıkardığı yasa sayesinde yaptığını es geçiyor. AKP’nin yaptığı öyle 900 falan da değil hani, yüzbinlerce ağaç.
Herhalde İçten eleştirdiği şeyleri AKP’nin misliyle yaptığını bilmiyordu bilseydi “şerefsiz, alçak, namussuz” sözlerini bu kadar rahat telaffuz etmezdi. Bunları yapmanın “şerefsizlik, alçaklık, namussuzluk” olduğunu savunan İçten, farkında olmadan sadece rektöre değil sövmek istemeyeceği bazı kişilere de sövüyor. Madem üniversite için bu yönelttiğin suçlamalara katlanamıyorsun nasıl hâlâ AKP’de kalabiliyorsun, diye bir soruya İçten nasıl cevap verecektir, doğrusu çok merak ediyorum.
Eleştirisinin bir yerinde de "Şimdisi için söylemiyorum. Rektör hanımın geldiği süreçleri konuşuyorum.” diyen İçten kendisini ele veriyor. İşte bir sorun da bu zaten. Suçlamaların kimi 2007 yılına ait, kimi 2011 yılına ait. AKP ise 2002’den beri iktidarda. Demek ki yıllarca hırsızlığa, arsızlığa, namussuzluğa göz yumuldu. Tıpkı Burhan Kuzu’nun 17 Aralık operasyonuyla ilgili dediği gibi. Hatırlıyor musunuz Kuzu ne demişti? Aynen şöyle demişti: “Adama sorarlar onbir yıldır neredeydiniz? 11 yıldır Ak Parti iktidarda bu yolsuzluklar son aylarda mı oldu? Kullanmak şimdi mi işinize geldi?”

Hiç yorum yok: