22 Nisan 2014 Salı

KADIN CİNAYETLERİ




Sadece bugün gazetelere çıkan birkaç 3. Sayfa haberi:
Samsun'da Gülüm Karakoç, sevdiği kadının kendisinden ayrılmak istemesi üzerine evine molotof kokteyl atarak yangın çıkarttı.
S.Z. (42) isimli kadın, eski eşi Ö.A. (52) ile karşılaştı. Bir süre tartışan ikiliden Ö.A., üzerindeki bıçakla S.Z.'nin boğazını kestikten sonra Saraybahçe Polis Merkezi'ne giderek teslim oldu. S.Z., yapılan tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.
Bu haberlere kimileri “erkek terörü” diyor gerçekten öyle mi? Erkekler bir tarafa toplanmış, planlı ve programlı şekilde kadınları mı avlıyorlar yoksa toplumca kafayı yedik, bir cinnet halindeyiz erkek de kadın da bundan nasibini alıyor mu? Birkaç 3. Sayfa haberi daha okursak sorunun cevabı netleşmeye başlıyor:
Bartın'da özrüyle alay ettiği iddiasıyla kekeme arkadaşı tarafından bıçaklanan kişi ağır yaralandı.
Şanlıurfa'da geçen cumartesi günü kayalıklara çarparak yaşamını yitiren otomobil sürücüsü Mehmet Akdemir'in otopsisinde, kazada değil, vücuduna isabet eden 4 kurşunla öldüğü ortaya çıktı.
Düzce'de trafikte yol verme yüzünden çıkan silahlı kavgada göğsünden vurulan polis memuru öldü, diğer sürücü ayağından yaralandı.
Evet, mağdur erkek de olabiliyor, kadın da olabiliyor. Ayrıca kadına sadece erkek değil kadın da şiddet uyguluyor. Uygulanan şiddeti de savunabiliyor. Bir aralar ben “açık” giyinen bir kadının tacizi hak etmediğini savunurken tartıştığım kadın hararetle “açık giyinen” kadınların tacizi hak ettiğini savunuyordu. Bir kere giyim tarzına göre insanları sınıflandırmak, onların bir amaçla giyindiğini düşünmek ve amaç hoşuna gitmezse o kişiyi cezalandırmak gibi inanılmaz fikirler herhalde ancak geri kalmış bir Ortadoğu ülkesinde olur. Kadınların 2. Sınıf insan muamelesi görmesine elbette karşıyım ama “Şiddete hayır!” demek yerine “Kadına şiddete hayır!” sloganını hiç anlayamıyorum yani “Erkekler başka erkeklere saldırsın, başka erkekleri öldürsün ama kadınlara saldırmasın” gibi sakat bir anlayış yerine neden bir insana uygulanan şiddeti tümden reddetmiyoruz? Şiddet mağdurunun erkek olması şiddeti güzel bir şey mi yapıyor?
Neden olduğu aslında çok basit birileri bize “Cambaza bak” yapıyor. Aslında toplumca barut gibiyiz, toplumca kafayı yemişiz ama durum saptırılıyor sanki aslında diğer konularda çok normaliz de kadınlara davranışımız tuhafmış onun nedeni de magandalıkmış gibi gösterilmek isteniyor. Hayır, kadınıyla erkeğiyle toplum barut gibi. İnsanlar her an patlamaya hazır. Neden mi? Nedeni siyasetteki kutuplaşma ve kavga. Tepede sürekli bir didişme, sürekli bir kavga… ve bu gerilim, bu kavga haliyle tabana da yansıyor.
Bir başbakan düşünün ki bağırmaktan sesi kısılmış ama seçim konuşması yaparken buna rağmen kısık sesiyle bas bas bağırıyor. Bağırırken nefret kusuyor. Bir başbakan düşünün ki siyasi rakibi için “tam bahtsız bedevi” diyerek “Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı s..er” sözüne gönderme yapıyor. Bir başbakan düşünün ki Gezi protestoları sırasında saldırıya uğradığını iddia eden bir kişinin yalanlarını, iftiralarını savunmakla kalmıyor, gerçeğin peşindekilere “Doktor raporunu nerenize koyacaksınız” diyor. Bir başbakan düşünün ki seçim çalışmaları sırasında halka hitap ederken siyasi rakibine “adi, terbiyesiz herif” diyor. Bir başbakan düşünün ki “Anamız ağladı” diyen birinin anasına sövüyor. Bir başbakan düşünün ki konvoy geçerken konvoya “Allah cezanızı verecek” diye bağıran 12-13 yaşındaki bir çocuğu görünce konvoyu durduruyor korumalarına çocuğu getirtip çocuğun ensesine tırnaklarını geçirerek çocuğa işkence ediyor. Protesto yapana saldırın, izin vermeyin inadıyla 16 yaşındaki bir çocuğu öldürtüyor, yetmiyor meydanlarda çocuğunu öldürttüğü anneyi yuhalatıyor. Bir başbakan düşünün ki bir eylemde yaralanan bir kadın için “kadın mıdır kız mıdır bilemem” diyor. Bir başbakan düşünün ki 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyen halka “şımarık” diyor…
Erdoğan resmen kendi gibi düşünmeyen, kendi gibi yaşamayan herkese savaş ilan etti. Koltuğunun sallandığını fark edince ülkeyi gerilim ve kaosa sürüklüyor. Kısa vadede de bundan kârlı çıkıyor ama uzun vadede kendi kuyusunu kazıyor. Zannediyor ki her koltuğu sallandığında bir gerilim çıkaracak, iş bitince gerilim de bitecek. Hayır, istediğin zaman savaş açıp istediğin zaman ateşkes yapamazsın. Erdoğan şunu iyi bilsin ki “Bir savaşı istediğin zaman başlatabilirsin ama istediğin zaman bitiremezsin” Savaş mı açtın, kıyametleri mi kopardın artık karşı taraf da sana karşı savaşır ve sen durmak, ateşkes yapmak istediğinde bu sefer karşı taraf durmak istemez. Despotluk diktatörlük er ya da geç diktatörün başını yer. Kaddafi düne kadar Libya’daki tek adamdı. Hitler Almanya’nın en güçlü adamıydı. Kim diyordu bu hallere düşeceklerini?
Sen tut sürekli bir şiddet dili kullan, daima insanları tahrik et. Halka sürekli şiddet pompala, nefret propagandası yap… Sonra da kadın cinayetleri olmasın iste. Yahu bu sürekli çöpünü sokağın ortasına boşaltan birinin “yere çöp atmayın” demesi gibi bir şey. Uzun lafın kısası kadın cinayetleri varsa çare sağa sola “Kadına şiddete hayır” yazan afişler asmak değil. Cezaları artırmak 3 yıl yerine 5 yıl hapis cezası vermek de değil. En başta yapılması gereken, daha doğrusu yapılmaması gereken sorumluluk sahibi bir insanın sürekli olarak inanılmaz bir nefretle etrafa saldırmasıdır. Hani parti reklamında sloganınızdı “Ben lafa değil icraata bakarım” dedirtiyordunuz. İşte durum o durum. Sen istediğin kadar cilalı laflar et. Millet senin nefret dilini anımsayacaktır. Hükümete yakın çevreler olsun, Emine Erdoğan olsun, KADER olsun her kim olursa olsun. İstediği kadar kadına şiddet uygulamayın desin. Başbakanın bu toplumu kutuplaştıran  siyaseti ve nefret dili kadın cinayetlerinin devam etmesine neden olacaktır. Başımızda AKP ve onun kutuplaştırıcı siyaseti oldukça kadın cinayetleri devam edecektir.

Hiç yorum yok: