19 Mayıs 2014 Pazartesi

“ACIMIZA SİYASET KARIŞTIRMA” DİYEREK SİYASET YAPANLARA



    

Bir iktidar düşünün ki 12 senedir muktedir ve bu süre içinde madencilikle ilgili sürüyle yasa da çıkarmış. Bırakalım madenciliği her alanda taşeronluğu yaymış meşrulaştırmış. Ve eğer rakam artmadıysa senede 1.000 işçi ya da başka bir deyişle işbaşına geçtiğinden bu yana aşağı yukarı 12.000 işçi iş cinayetlerinde ölmüş. Soma’daki faciadan sadece 19 gün önce muhalefetin verdiği “mecliste komisyon kurulsun” teklifini reddetmiş. Faciadan 9 ay önce Enerji Bakanı madene bizzat gidip övgüler yağdırmış. Bu insanlar kâr hırsı nedeniyle bile isteye ölüme yollanmış. Şimdi katilin yakasına yapışmak isteyene “katil”e “katil” demek isteyene “Dur diyemezsin acıya siyaset karıştırma!” diyorlar.
       
         Bâzı g.t kıllarına şunu hatırlatayım ki bu laflarında çok ilginç bir paradoks var. “Acıyı siyasete alet etme” diyorlar ama bu sözü aslında siyasi bir amaçla söylüyorlar. Amaçları siyasi bir partinin bu faciadaki sorumluluğunu örtbas etmek. Bunu anlamamak için kendileri gibi zekâdan mahrum bir organizma olmak lazım. Biz adeta “Geliyorum!” diyen bu faciada kimi suçlayacağız? Gezicileri mi? 9 Ay evvel gidip madene övgüler yağdıran Geziciler mi? Madenin denetlenmesi, işçiler için güvenlik tedbiri alınması gerektiğini teklif eden önergeyi kim reddetti? Paralel yapı mı? Onu mu suçlayalım? Yıllar boyu bu “çalışma şartları”nın “kölelik şartları”na dönüştürülmesine ve taşeronlaştırmaya kim destek oldu “cehape zihniyeti” mi? Ulan kimi suçlayalım?
         
        Bir kere katile “katil” demeyi suç sayan güruha şunu hatırlatayım bütün yurt bu Soma Katliamı’nın acısını yaşarken Rıza Sarraf’ın yurtdışına çıkma yasağı kaldırıldı. Şimdi söyleyin kim acıdan rant sağlamış? Toplumca çabuk unutmak en kötü huyumuz şu balık hafızalarımızı bir tazeleyelim. 2011’de Çukurca’da 24 şehit verildi tüm Türkiye bu acıyla yas tutarken Deniz Feneri dolandırıcılığının sanıkları tam o sırada serbest bırakıldı? Şimdi bir kez daha sorayım kim acıdan rant sağlıyor?
       
         “Oturup ağıt yakın; ama kimsenin istifasını istemeyin. Sorumluların yargılanmasını talep etmeyin. Çünkü biz de acı çekiyoruz, acı çekerken istifa edilmez yargılama yapılmaz.” Diye bir tavır almak hangi akla, mantığa, insaf ve izana sığar söyler misiniz?
         
        Enerji Bakanı’nı haberlerde gördük salya sümük ağlıyordu. O kadar üzgünsen o kadar vicdanın rahatsızsa istifa et kardeşim. Neden istifa etmiyorsun? İşte şimdi göstermelik birkaç gözaltı var. Nihayet 6 gün sonunda 5 kişi gözaltına alınıp tutuklanmış. Tutuklanmasına tutuklanmışlar da işin asıl kaymağını yiyenler yani patron Alp Gürkan ve  Genel Müdür Ramazan Doğru gözaltına alınanlar arasında yok. Ha bu arada gözaltına almadıkları Genel Müdür’ün karısı AKP meclis üyesiymiş. Şimdi anladınız mı neden “acıya siyaset karıştırmak” gerektiğini? Ayrıca bu gözaltılardan da bir şey çıkmaz. Gezi protestoları sırasında elinde palayla etrafa saldıran pisliği de kurtardıklarını o kişinin halen hiçbir ceza almadığını, 17 Aralık rüşvet ve dolandırıcılık operasyonunda gözaltına alınan hiç kimsenin cezalandırılmadığını hatırlatırım. Bu da göstermelik. Başbakan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Çalışma Bakanı yargılanmadıktan sonra üç beş kişinin göstermelik yargılanması, neyi değiştirir, neye yarar ki?
         
        Taner Yıldız sanki enerji ve tabii kaynaklar bakanı kendisi değil de Yılmaz Özdil’miş gibi bize Yılmaz Özdil’i işaret ediyor ve onu cezalandırmamız gerektiğini söylüyor. Yılmaz Özdil bir canlı yayında işçi ölümleri için “müstahak” demişmiş. İlk başta duyunca bir irkiliyorsunuz ama yine de konuşmanın tamamını dinlemeden karar vermenin doğru olmadığını düşündüm ve konuşmanın tamamını dinledim. Yılmaz Özdil’e Başbakan’ın “Bu ölümler normal.” İfadesini nasıl karşıladığını soruyorlar. Özdil de “Evet Başbakan’a sonuna dek katılıyorum. Bu ölümler normal hatta müstahak.” Diyor. Burda Özdil bir ironi yapmış ama bunu çarpıtacak çaptaki düşünce yapısına sahip kullar ve kıllar haklı olarak bezelye kadar beyinleriyle bunu anlayamamış. Ya da konuşmanın tamamını dinlemeden Özdil’i infaz edecek kadar peşin hükümlü davranmışlar. Bir kısmının da bilerek ve isteyerek çarpıtmış olduğuna eminim. Bu kadar çok insan bir ironiyi anlayamayacak kadar gerizekalı olamaz. Taner Yıldız o kadar insanın ölümünün sorumlusu Özdil mi yoksa sen misin, önce onu bir anlayalım.
         
        Şu an Soma’da resmen adı konulmamış bir “olağanüstü hal” ilan edilmiş durumda. Araçlar şehir girişinde durduruluyor kimlikler, üst aramaları vs. Şehir dışından gelenlerin şehre girmesine izin verilmiyor. En ufak bir protestoya tomayla, gazla, copla saldırılıyor. Sadece Soma’da mı, Türkiye’nin her yerinde iktidar inanılmaz bir polis şiddetiyle gösterileri bastırıp sindirmeye çalışıyor. Ne güzel önlemler, tedbirler alınmış protestolara adeta göz açtırılmıyor. İşte bu önlemler “Geliyorum!” diye bağıran faciadan önce alınsaydı yüzlerce işçi ölmeyecekti.

Hiç yorum yok: