Dün akşam, AKP Dışilişkiler Başkanlığı’nın düzenlediği 6. Geleneksel Büyükelçileri İftar Programı'nda konuşan Erdoğan: " Türkiye 'de bir kişi, iki kişi, üç kişi, dört kişi polise şiddet uygularken ölüyor, twettler, faceboklarla, dünyanın altını üstüne getiriyorlar ama öbür tarafta şu ana kadar Mısır'da 300 kişi ölüyor, bunların 53 tanesi namaz kılarken ibadet esnasında kurşunlanarak öldürülüyor, dünya sessiz. Niye konuşmuyorsunuz? Hadi bunun karşısında da konuşun. İkircikli olmanın anlamı yok" dedi.
Yüz konuşmasının doksan dokuzunda edep ve terbiyeye vurgu yapan Erdoğan, birisi hoşuna gitmeyen bir iddia ile geldiğinde “ispatlayamazsan şerefsizsin” diyen Erdoğan’ın bu sözlerindeki iddiasına gelmeden önce iki iddiasını daha hatırlatmak isterim: Gezi protestoları başladığında Erdoğan iki iddia ortaya atmıştı: 1. Camide içki içtiler. 2. Başörtülü birini taciz ettiler.
Birincisi camide içki içilmediğini caminin imamı söyledi. Einde teneke meşrubat kutusu olan adamın resmini göstermişlerdi, oysa adamın elindeki kutu kolaydı bira değil. Zaten polis panzerinden coptan, gaz bombasından kaçıp camiye sığınan birinin yani canının derdine düşmüş birinin bu esnada bira içeceğini düşünmek için biraz sıradışı bir muhakemeye sahip olmak gerekir.
Gelelim ikinci iddiaya ortada ne görüntü ne tanık ne de başka bir şey var. Kaldı ki başörtülü (ya da başı açık, ne önemi varsa artık kişinin kafasında örtü olup olmamasının) biri taciz edilmişse bile bunu halkı çatışmaya birbirini boğazlamaya sevk edecek bir fırsat olarak görüp insanları tahrik etmek yerine taciz edenleri cezalandır. Başörtülü ya da örtüsüz hiç kimseyi göstericiler taciz etmediği gibi Erdoğan’ın kahraman polislerinin bir sürü kadını kızı taciz edip destan yazdığını gördük. Ama Erdoğan polislerin tacizi karşısında sus pus olmuştu.
Bence Erdoğan kendisi hakkında kendisine bir tazminat davası açsın mesela iddialarını ispatlayamayan Erdoğan, iddiasını ispatlamayanı anında “şerefsiz” ilan eden Erdoğan’a dava açsın. Ya da “Görüştüysem ben görüştüm.” diyen Erdoğan, “İmralı’yla görüştüğümüzü idia eden şerefsizdir.” diyen Erdoğan’a dava açsın. Ortada bir hakaret var çünkü ve Başbakan içinde zerre hakaret olmayan her türlü olumsuz eleştiriye dava açmaya bayılıyor. Eminim ki BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda olduğu gibi “yargıya da gerekeni söylüyor”dur.
Sahi geçen sene Sedat Ay’ı İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcılığı'na atamıştınız hani şu işkenceci ve tecavüzcü polisi. Sedat Ay’ın hakkındaki tecavüz iddialarına Erdoğan’ın verdiği cevap, tüyleri diken diken edecek cinstendi: “Polisimi yedirtmem!” Neden bu kadar rahat işkenceci ve tecavüzcü diyorum söyleyeyim mi? Sedat Selim Ay, T.C. mahkemelerince işkenceden iki kez suçlu bulundu. Yargıtay, “ceza eksik” deyip kararı bozunca zamanaşımından kurtuldu. Ceza az deniyor karar bozuluyor ve suçlu hiçbir cezaya çarptırılmıyor.
Dahası Emniyet Genel Müdürlüğü, Sedat Selim Ay'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne atanmasına gelen tepkilere şöyle bir cevap verdi: "Emniyet Müdürü Ay hakkında Yargıtay'ca onanmış hiçbir ceza olmadığı gibi, haberlerde sunulan iddiaların aksine Türkiye, Emniyet Müdürünün fiilleri dolayısıyla AİHM'de ceza almamıştır.”
İnsanlara nasıl da yalan söyleniyor. Bir kere Yargıtay’ca onanmış ceza olmaması o kişi masum olduğundan değil zamanaşımı denen saçmalıktan yırttığı için. İkincisi AİHM zaten kişileri değil devletleri yargılar ve AİHM Sedat Ay yüzünden Türkiye’yi üç kere tazminat ödemeye mahkûm etti. Peki Erdoğan bir kadının taciz edilmesi konusunda bu kadar hassas ise neden bu tecavüzcüyü “Polisimi yedirtmem!” diye kolladı?
Bir siyasetçiyi namaz kılıp kılmamasına, oruç tutup tutmamasına, İslami motifleri kullanıp kullanmamasına göre değil de böyle şeylere göre değerlendirmek gerek. İşkenceye ve tecavüze göz yuman birinin oruç tutup tutmaması, namaz kılıp kılmaması hiç önemli değildir. Tıpkı tecavüzü ve işkenceyi yapanın namazı ve orucunun önemli olmadığı gibi.
Gelelim Erdoğan’ın yeni iddiasına Türkiye’de Gezi eylemleri sırasında ölenlerin polise şiddet uyguladığını iddia etmekte ki buna diyecek laf bulamıyorum. Elinde her türlü teçhizatı, kalkanı, jopu, silahı, gaz bombası, TOMA’sı olan polis vatandaşı sivillerle beraber döven, satırlı hayvanın sırtını okşayan polis protestoculara şiddet uygulamıyor ama ölenler polise şiddet uyguluyor. Durmak yok palavraya devam…
Erdoğan’ın Mısır konusundaki hassasiyeti göz yaşartacak cinsten. Mısır’daki mazlumlar için ne kadar da istiyor DEMOKRASİYİ şimdi biri kalkıp “Mısır’daki göstericiler orduya ve polise şiddet uygularken öldü. Mısır’da kahraman kolluk güçleri destan yazdı” derse acaba Erdoğan ne diyecek, doğrusu çok merak ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder