25 Temmuz 2013 Perşembe

ERDOĞAN’A ÜNLÜLERDEN MEKTUP VAR

Times gazetesinde Sean Penn, Susan Sarandon, David Lynch ve Fazıl Say… gibi dünyaca ünlü senarist, oyuncu, yönetmen, yapımcı, yazar, müzisyen ve avukat tan oluşan bir grup “Türkiye Başbakanı’na Mektup” adıyla bir açık mektup yayımlattı. Açık mektupta “Erdoğan’ın polisi”nin gösterileri “zalimce” bastırması kınandı. Mektupta: “Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nın benzersiz bir şiddet kullanımıyla boşaltılmasından sadece günler sonra, tek suçları sizin diktatoryal yönetimine çıkmak olan bu beş ölüye aldırmadan, İstanbul’da Nürnberg Mitingi’ni hatırlatan bir miting düzenlediniz. Sizin hapishanelerinizde Çin ve İran hapishanelerindeki sayının toplamından daha fazla gazeteci var. Buna ek olarak, göstericileri çapulcu, yağmacı, holigan olarak nitelendirdiniz, hatta bu göstericilerin yabancıların yönlendirdiği teröristler olduğunu söylediniz.” diyor buraya kadar bir sorun yok ama bu ifadelerden sonraki cümle hayli tartışmalı: “Oysa gerçekte, bu göstericiler sadece Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk ’ün öngördüğü şekilde laik bir cumhuriyet olarak kalmasını isteyen gençlerdi.” Gezi direnişinde Erdoğan’ın diktatörlüğüne ve Türkiye’deki tek adam rejimine karşı çıkılması, hukukun ırzına geçilmesi, Deniz Feneri’ndeki gibi yandaş soyguncuların korunması, ifade özgürlüğünün olmaması, basın üzerinde estirilen terör, iktidarın halka saygısız bir şekilde her şeyi zorla dayatması, işsizlik, geçim sıkıntısı… ve AKP’nin bin bir türlü kepazeliğine karşı sabrı taşmış insanlar toplanmıştı. Olayı salt bir laiklik meselesine indirgemek, hele ki göstericilerin tamamının Kemalist olduğunu iddia etmek çok çirkin bir manipülasyon. Bu saçmalık da %99 ihtimalle Fazıl Say’ın başının altından çıkmıştır. Herhalde bu manipülasyonu Susan Sarandon ya da Rachel Johnson yapmaz.
AKP ya acaba neden bize tepkililer, acaba ileri mi gittik, demek yerine tuttu yine bildik saçma sapan çocukları bile kandıramayacak şekilde kabadayılık tasladı. Aman da aman onlar da çok korkmuştur.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, İngiltere’de bazı ünlülerin The Times gazetesine verdikleri ilanla ilgili, “Suriye’de, Mısır’da yaşanan insanlık dramına sesiz kalacaksınız, sonra da kalkıp halkın iradesiyle iktidara gelmiş, hür seçimle iktidara gelmiş bir partinin yaptığı mitingleri siz Hitler’in mitinglerine benzeteceksiniz. Bunu söyleyenlerin öncelikle ağzını çalkalaması lazım. Bu ithamları onlara aynen iade ediyoruz, reddediyoruz” demiş.
Bir kere şu Suriye Mısır edebiyatı sıktı artık ben bir T.C. vatandaşıysam Suriye’den Mısır’dan önce dönüp kendi ülkeme bir bakarım bu bir. Şimdi derseniz ki iyi ama mektupta T.C. vatandaşı olmayan isimler de var. Ben de şunu derim: Mektupta “Size 9 Ağustos 1949’da imzalanmış Konvansiyon uyarınca Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olduğunu, 18 Mayıs 1954’te Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu'nu imzaladığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yetkisini tanıdığını saygıyla hatırlatıyoruz.” diyor. Bu insanlar Türkiye’yi AB kriterlerine uymayıp AB’nin bir parçası olmaya çalıştığı için eleştiriyor Suriye ve Mısır’ın Türkiye gibi Avrupa Birliği’ne girme yönünde ne bir çabası var ne de iddiası.
İkincisi Suriye ve Mısır konusunda kıyametleri koparan siz  Darfur’daki soykırımı görmezden geliyorunuz üç yüz bin insanın katili Ömer el Beşir’i devlet töreniyle karşılıyorsunuz. Ömer Beşir’in katliamları Suriye ve Mısır’dakinden çok daha korkunç. 4 Mart 2009 tarihinde Uluslararası Ceza Mahkemesi Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir hakkında Darfur Bölgesinde soykırım, savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten dolayı tutuklama emri çıkartmıştır. Ama siz buna rağmen onu törenle karşılayıp ağırladınız. Demek ki sizin “insanlık” gibi bir derdiniz yok. Hatta bence Ömer el-Beşir gibi bir katilin avukatlığına soyunanlar “insanlık”tan bahsetmeden önce ağzını bırak çalkalamayı hipoyla ya da tuz ruhuyla temizlemelidir.
Ayrıca Çelik’in: “Hür seçimle iktidara gelmiş bir partinin yaptığı mitingleri siz Hitler’in mitinglerine benzeteceksiniz” sözü tarih konusundaki cehaletini de çok güzel sergiliyor. Çünkü Hitler de hür seçimlerle iktidara gelmişti. Nürnberg mitingleri Nazilerin güçlerini ve disiplinlerini gösterdikleri, Yahudilere ve muhaliflere gözdağı verdikleri şovenlik pompalanan mitinglerdi ki… Erdoğan’ın mitinginde de meydanı dolduranlar AKP’nin amigoları tarafından “Yol ver gidelim Taksim’i ezelim!”, “Taksim şaşırma sabrımızı taşırma!” diye bağırtılmış. Erdoğan’ın muhaliflerine karşı kullandığı tehditkâr, aşağılayıcı üslubu ve yaptığı nefret propagandası Hitler’i üçe beşe katlamıştır.
Gezi direnişi hepimize şunu gösterdi: Artık korku imparatorluğunun sonu geldi. Artık bu halk Erdoğan’dan korkmuyor. Şimdi korkma sırası Erdoğan’da. Haliyle Erdoğan korktukça daha da saldırganlaşıyor. Saldırganlaştıkça onla yola devam etmenin mümkün olmadığını herkes daha bir anlıyor.

Hiç yorum yok: