Yıl 2010, aylardan ağustos…
Eylülde referandum yapılacak, ana yasa değişikliği ile ilgili. Erdoğan miting
meydanında, karşısında bağıran çağıran, bayrak sallayan, coşkulu bir kalabalık.
Hepsi de Erdoğan ne derse desin onaylamaya, her dediğine “Evet!” diye bağırmaya
koşullanmış. Erdoğan kalabalığa sordu: “Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü sorununu
çözeceğine inanıyor musunuz?” Miting alanındaki herkes coşkuyla haykırdı: “Eveeeet!”
Bir süre sessizlik oldu. Erdoğan, adeta şok olmuştu. Önce şaşırdı, durdu,
kalabalığa baktı. Ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırmıştı. Sonra kendini
toparladı: “İnanmıyorsunuz değil mi?”
Kalabalık tekrar bağırdı: “Eeeveeeet!”
Haziran 2013… Gezi Parkı
protestolarının en civcivli zamanları, Erdoğan halka adeta savaş açmış, “Benim dediğim
olacak, işte o kadar!” modundaydı. Hiçbir şekilde şiddete başvurmayan insanların
üzerine polisi saldırtarak pek çok kişinin ölmesine sebep oldu. Yine bir grup
insan Erdoğan’ın konuşmasına ücretsiz otobüslerle gidiyor. Erdoğan havaalanına
gelmeden evvel hazırlıklar yapılmış, ses sistemi kurulmuş, “bindirilmiş kıtalar”
beleş otobüslerle taşınmıştı. AKP’li bir görevli kalabalığı coşturmaya
uğraşıyordu, önceden hazırlanan sloganlardan birini bağırdı: “Taksim şaşırma,
sabrımızı taşırma!” Havaalanına gelen kalabalık bağırdı: “Tayyip şaşırma,
sabrımızı taşırma!”
Şimdi bu olayları neden anlattım?
İzah edeyim, Erdoğan neden başkanlık sistemi istediğini açıklamaya çalıştı ya
TV’de. Hiç de açıklayıcı bir açıklama olmadı. Erdoğan: “Bizde başkanlık sistemi
olsaydı geldiğimiz noktanın çok daha ilerisinde olurduk” dedi. Demesine dedi de…
Neden geldiğimiz noktanın ilerisinde olurduk, bunu açıklamadı; nasıl yani, bize
ne getirecek de ilerisinde olacağız; hangi konularda daha ileri olacağız?
Bunlara bir cevap yok ama sadece bir “ileri olacağız” sözü söyleniyor. Önce
bunun ne kadar yetersiz ve tuhaf bir laf olduğunu düşündüm; ama sonra şu geldi
aklıma: Erdoğan’ın zaten açıklama yapmak, açıklayıcı olmak gibi bir derdi yok.
O sadece ne istediğini söylüyor; seçmeni de onu körü körüne desteklemeye hazır.
Bir kere sen oraya Tayyip Erdoğan’a destek olmaya gitmişsin atılan sloganı “Tayyip
şaşırma, sabrımızı taşırma!” olarak duysan da bunu bağırmayacaksın ne dediğini
düşüneceksin. Ayrıca o miting alanında Erdoğan sana birkaç saniye önce
yuhalattığı birine inanıp inanmadığını sorunca sen nasıl kalkıp da “Eveeet!”
diye bağırıyorsun? Yahu ne yaptığının farkında mı bu kitle? Değil tabii, ne
yaptığının farkında olsa zaten 2013 yazında bir sürü insanın ölüm emrini veren
(“Emri ben verdim” vecizesini asla unutmayacağız.) birinin peşinden koşmazlar. Tek
bir amaç var: “Erdoğan’ı alkışla!” Hiçbir şeyi sorgulama. O diyorsa iyidir.
Yine de Erdoğan ikna edici olmak
istiyorsa, eğer ilk zamanlardaki balkon konuşmalarında yalan söylemediyse, hareket
etmeden önce durup düşünen insanların da desteğini kazanmak gibi bir derdi
varsa açıklayıcı konuşursa iyi olur. Bu aralar başkanlık sistemi tartışılıyor
ve başkanlık sisteminin ABD dışında bir yerde başarılı olduğu, istikrarlı bir demokrasi
yarattığı vaki değil, ama yine de bunu tartışalım. Erdoğan katıldığı bir Tv
programında “G20 içerisinde 10'u başkanlık sistemiyle yönetiliyor” dedi. “Nasıl
muasır medeniyetler seviyesine çıkarız? Bunun derdindeyiz. ” diye de ekledi.
Peki G 20 ne? Açılımı Group of 20 (Yirmi Grubu). Bu grup, dünyanın en büyük
ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa Birliği Komisyonu'ndan
oluşuyor. G 20 üyesi bazı ülkeler : “ABD, İngiltere, Kanada, Almanya, Fransa,
Türkiye, Suudi Arabistan…”
Erdoğan G 20 ülkelerinin çoğunun başkanlık
sistemiyle yönetildiğini söylüyor; ama bunların çoğunun federasyon olduğuna da hiç
değinmiyor. Erdoğan “Amerika, Brezilya, Güney Kore, Meksika olunca padişahlık
olmuyor, yani Türkiye’de böyle bir tez ileri sürülünce niye padişahlık oluyor?”
diyor. Gerçi Erdoğan’ın anlayacağından kuşkuluyum ama niyesini naçizane
açıklayayım: Evet ABD’de başkanlık sistemi var; ama ABD bir federasyon. Evet, Brezilya
başkanlık sistemi ile yönetiliyor; ama Brezilya bir federasyon. Evet Meksika Birleşik
Devletleri başkanlık sistemi ile yönetiliyor; ama Meksika Birleşik Devletleri bir
federasyon. Dediğiniz gibi Güney Kore’de de başkanlık var; ama Güney Kore de
federasyon. Ayrıca Güney Kore’nin devlet başkanı eğer bir partiye üyeyse
seçimlerden bir yıl evvel partisinden istifa etmek zorunda. Yani hiçbiri
sizinki gibi bir başkanlık değil. Anlaşıldı mı? Yani oralarda güçlü bir merkezi
yönetim yok. Zaten katı merkeziyetçi bir devlete bir de başkanlık sistemi getirirseniz
artık o ülkede başa geçen istediği gibi at oynatır. Bu korkunç bir şeydir.
Erdoğan’ın başkanlık sistemini
savunurken G 20’den bahsetmesi sadece ucuz bir demogoji. Neden mi? G 20
ülkelerinin gelişmişlik düzeyi ya da güçlü ekonomisi yönetim sistemlerinden mi
ileri geliyor? Mesela G 20 üyesi iki ülkeyi ele alalım İngiltere ve Suudi
Arabistan ikisi de monarşiyle yönetiliyor. Şu halde İngiltere ve Suudi Arabistan’ın
her ikisi de eşit mi? İkisi de “muasır medeniyetler seviyesinde” mi? Hem ikisi
de G 20 ülkesi hem de ikisi monarşi. Sonuç?
Erdoğan zaten konuşurken dilinin
altındaki baklayı çıkardı. Bakınız ne dedi: “Mevcut sistemle üçlü kararnameyle
bir kişiyi istediğimiz makama atamalar noktasında sorunlar yaşıyoruz ama
başkanlık sisteminde böyle bir sorun yaşanmayacak. Çalışacağım adamı ben
belirlerim, benle gelen benle gider. Bunu şu andaki sistemde yapamazsınız,
sizinle gelen sizinle gitmiyor. Birileri bunu engelliyor, mesela yargı
engelliyor. Yargı bunu engellediği zaman yerindelik ne olacak? Halk sorumlu
olarak kimi tutuyor? Siyasiyi tutuyor. Yargıdakini tutuyor mu? Hayır. Yargıdaki
gelip ‘ben 11 defa alırım, 12’nci defa tekrar atarım’ diyor, yargıyla böyle bir
sürtüşmenin içerisine giriyorsunuz. Böyle memleket yönetilmez ki, şehirler
yönetilmez ki, kurular yönetilmez ki.” Erdoğan, burada açık açık hukuku
çiğnediğini yargıya saygısı olmadığını itiraf ediyor. Zaten yargı kararına
rağmen o kaçak yapıyı yaptırması ve “Gücünüz yetiyorsa yıkın!” demesi Erdoğan’ın
hukuka saygısını da göstermişti. Hepsini geçtim, kuvvetler ayrılığını “ayağına vurulmuş
bir pranga” olarak gören birinin demokratik bir yapı istediğini düşünmek için
herhalde insanın aklından zoru olması gerekir.
Bu arada başkanlık sistemi sadece
bazı G 20 ülkelerinde değil “Afganistan, Ekvador, Bolivya, Haiti, Uganda,
Uruguay, Nijerya, Tanzanya, Sudan…” gibi geri kalmış ülkelerde de uygulanan bir
sistem. Gidişat gösteriyor ki başkanlık sistemine geçersek bir ABD olamayız ama
pek âlâ bir Uganda olabiliriz.