İnsanları seven, muhalefet eden, itaatsiz, küfürbaz bir deli… Can Yücel… Bakan oğluydu ama ne bir gün paraları sıfırlamaya kalktı ne de babasının nüfuzundan faydalandı. Tuttu hayallerinin peşinden gitti. Başı ağrımadan iyi paralar kazanabilecek bir pozisyondayken bu durumu elinin tersiyle itip edebiyata, şiire yöneldi.
Belki kimilerine dili kaba saba,
nobran gelebilir ama küfür etmekte de haksız mı Can Baba? “Bu da dahil bütün
genellemeler yanlıştır” diyor Nietszche. O zaman genelleme yapmayalım. Küfür
yeri gelince gülmecedir, yeri gelince kafiyedir, yeri gelince edenin yeri
gelince edilenin layığıdır, yeri gelince acziyettir, yeri gelince de evet, marifettir.
Hepsi de olabilir küfür. Ne tamamen siyah ne tamamen beyazdır küfür. Amaa onun
küfürle ve bayağılıkla şöhret olduğunu söyleyenlere diyorum ki: Buyrun haydi, durmayın
siz de küfredin. Edin bakalım onun gibi edebilecek misiniz? Küfrün bile maharet
olabileceğini göstermedi mi bize Can Yücel? Bir kimsenin, bir şeyin kusurunu
açık açık söylemek anlamında “Göte göt demek” deyimini Türkçemize kazandıran
kim? Şiirinde geçen göt kelimesi için mahkemeye verilmiş şair. Şiirde “g.t”
yazsa sorun yok ama o açık açık “göt” yazıyor çekinmeden. Hakim soruyor neden “göt”
dediğini. “Valla hakim bey bizim orda göte göt derler. Sizin orda ne derler?”
diyor Can Yücel.
En güzel, en hoş şiirleri de küfürlü
olanları değil mi? “Şiirlerinde küfür etme diyorlar usulsüz, ulan bu kadar
orospu çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?” sözü de durumu gayet güzel anlatıyor
aslında. Küfür düşmanı görünenler, şiirde, filmde, romanda küfür görünce “Canım
böyle olmaz ki ama, diyenlerin çoğu da ilginç bir şekilde – aslında pek de
ilginç değil bu bir savunma mekanizması- en çok küfreden insanlardır. Özel
hayatlarında gayet rahat bir şekilde boyuna küfredenler, filmlerde, şiirlerde
küfür geçmesini ayıplarlar. Boyuna “karı kız muhabbeti” yapanlar, sürekli
baldır bacak konuşanlar da filmlerdeki çıplak görüntüleri dillerine dolarlar.
Normal hayatta en galiz, en çirkin bir şekilde bu şeyleri ağızlarının suyunu
akıta akıta yapanlar bunların sanat eserlerinde geçmesini ayıplarlar. Google’ın
istatistiklerini bir araştırın, yıllar önce bu işlerden anlayan biri link
vermişti bir forumda, dünyada en çok “child porn” (çocuk pornosu) “animal sex”
(hayvanla sex) kelimelerinin aratıldığı ülke Afganistan’dı şeriatla yönetilen
Afganistan.
Ben Asena Erkin kimdir nedir
bilmezdim. Ne zamana kadar bilmezdim? Dedesi yaşında bir siyasetçi onu diline
dolayana kadar. “Şeyini şey ettiğimin şeyi” Arınç sayesinde tanıdım Asena Erkin’i.
Yok kocasını yalnız bırakıp tatile gitmiş, yok direğe tırmanmış, yok kahkaha
atmış… Onun bunun karısını kızını utanmadan sıkılmadan diline doluyor. Sana ne
be adam, sen onun dedesi yaşındasın utanmıyor musun? TÜSİAD’ın eski başkanı
Boyner de internet yasağı ile ilgili konuşunca tuttu kızı yaşındaki kadın için gayet
rahat “Boyner iktidara gelirse porno siteleri serbest bırakabilir” dedi aynı
Arınç. Bunları 15’lik ergen bir zibidi yapsa o kadar şaşırmam ama bunu yapan
torun sahibi bir adam. Senin karın için konuşsalar güzel olur mu, sus bari otur
oturduğun yerde; yaşından başından utan. En azından şiirde, filmde vs. geçen
çıplaklık kimsenin karısına kızına yönelik değil.
Neyse biz yine dönelim Can Yücel’e…
İlk değil elbette Can Yücel, daha ne şairler vardı böyle küfürler yağdıran,
olaylara bambaşka gözlerle bakan… Bektaşi dedelerinin şathiyelerini
hatırlamakta fayda var. Onlarda küfür yok ama olaylara bambaşka gözlerle
bakılıyor. Bektaşi şairi Azmi’nin şiirinden bir kesit. Hem Allah’ın rahmetinden
bahsedip hem de her şeye Allah şöyle yapar, böyle yapar diyenlere ne diyor :
Yüz bin tamun olsa korkmam
birinden!
Rahman ismi nazil degil mi
senden,
Gaffuruzzünubum demedin mi sen,
Affet günahımı yalancı mısın?
Bu şiirin bugünlerde yazıldığını
düşünebiliyor musunuz. Can Baba geç gelmiş şu dünyada hem de beş asır falan geç
gelmiş. Olsun zamanın ruhuna rağmen O da yazıyordu aykırı şeyler. Zaman zaman şaşırtıyordu
bizi şiirlerinde bambaşka bir yana sürüklüyordu sözleriyle “Bu ülke bölünsün
istiyorum” dedikten sonra “ Yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa! Onurlu,
şerefli, emekçi ve vatansever insanlar bir tarafa!” diyordu. Ne güzel bir
bölünme olurdu değil mi?
Biliyorum suçluyum, razıyım cezama
Çalmadım, öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım.
Ne yaptım biliyor musunuz reis bey?
Tuttum insanları sevdim.
Diyordu bazen de Can Yücel. Can
Yücel kabul görmüştü; muhalefetiyle, doğallığıyla, küfrüyle, yeri gelince
sevgisiyle… Her zaman seveceğiz seni Can Baba. Biz de seviyoruz insanları ve
seni ve ağıız dolusu biz de küfrediyoruz “bu orospu çocuklarına”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder