Siyasetçilerimiz tuhaf kendi tabanlarına özgürlük vermekten çok kendi
tabanlarından olmayanın özgürlüklerini kısıtlamaya gayret ederler.
İnsanımız tuhaf, gider o siyasetçilere oy verirler. Biraz daha
somutlaştıralım diyelim ki bir parti cemevlerine ibadethane statüsü
vermiyor, bu aslında kendisini o partiye yakın gören tabana hiçbir yarar
sağlamıyor ama taban, partisi Alevileri
horlayıp dışlayınca sanki partisi kendisi için iyi bir şey yapmış gibi
zevkten dört köşe oluyor. Oysa partinin bu tutumu kendi tabanı ile
ilgili değil Alevilerle ilgili. Buna karşılık başka bir parti
cemevlerini ibadethane olarak kabul ediyor, bununla beraber taşeronluk
sistemini kaldırmayı vaat ediyor. Ama bazı kişiler Alevilerin özgürce
ibadet edebildiği bir Türkiye'de
taşeronluktan kurtulup insan gibi yaşamaktansa Alevilerin ikinci sınıf
vatandaş olduğu bir Türkiye'de sürünmeyi tercih ediyor. Sırf bu yüzden
Alevi düşamnı partinin taşeronluğu daha da yaygınlaştırması hatta
kendisinin de canına okuması pahasına gidip o partiye oy veriyor çünkü o
parti Alevilere ibadethanelerini vermiyor. Oooh, iyi ediyor!İnsanımız
kendisine ne verileceği ile ilgilenmiyor, başkasından neyin esirgeneceği
ile ilgileniyor. Diğer bir deyişle bana bir şey verme, ötekinin elinden
bir şeyi al daha iyi, diyor. Peki bu durum kimin işine geliyor?
Millet birbirine girmiş herkes birbirinin gırtlağını sıkarken bazıları
da deveyi hamuduyla götürmenin derdinde. Benim başörtülü bacımla benim
mini etekli bacım birbirinin saçını başını yolarken, benim sakallı
dayımla benim kulağı küpeli biraderim birbirine tekme tokat dalıyorken
birileri güzel güzel götürüyor. Eskiden hırsızların klasik bir numarası
varmış, birbirleriyle kavga ediyor gibi yapıp kavgayı ayırmaya geleni
avlarlar, milletin cebinden cüzdanını çalarlarmış. Şimdiki hırsızlar
birbiriyle kavga etmiyor, artık taktik değişti. Şimdi hırsızlar milleti
birbiriyle kavga ettiriyor.
Birileri işte bunun farkında. Gerilim siyaseti bir an için bırakılsa,
bir an için ülkenin insanları birbirine saygılı olsa gözler hırsıza
dönecek. Yaptığı hırsızlıkların hesabı sorulacak ama insanlar birbirinin
gözünü oymaya öylesine şevkle girişmiş ki kimse hırsıza bir şey
demiyor. Hırsız da bir tarafı parmağıyla diğer tarafa işaret ediyor,
sürekli ortamı geriyor. Çünkü hırsız da biliyor ki gerilim, toplumsal
kutuplaşma bir dursa insanlar dönüp hırsıza bakacak ve ulan sen bizi ne
diye söğüşlüyorsun, diyecek. Bu da doğal olarak hırsızın sonunu
getirecek.
Başka oluşumlara "düzen partisi" diyen Marksistler de artık
özeleştirilerini yapmalı Marksistlerin belli başlı birkaç hataları var:
1. Her şey, her türlü iyileştirme, belirsiz bir gelecekte gerçekleşecek
"devrim" sonrasına tehir edilmiş. Kusura bakmayın ama insanların bir
durumunda ufacık bir iyileşme yaratmak için ille de devrim sonrasını
beklemek gerekmiyor. Bu demek değildir ki devrim fikrinden ya da
devrimcilikten vazgeç. Sadece her şeyi devrim sonrasına ertelersen
inandırıcılığın ve güvenilirliğin kalmaz. Hiçbir şeyi iyileştirmeden
insanları çağırıyorsan insanların sana güvenmesi için ufacık bir sebep
göster. Ama bu sebep belirsiz bir geleceğe kadar ertelediğin planlar
olmasın.
2. Marksistler şu an (güçleriyle ve cüsseleriyle oldukça orantısız bir
şekilde) en güçlü kurum ve kuruluşlara kafa tutuyorlar ve sürekli kavga
ediyorlar. Güçlerini örgütlenmek için değil, halkla iyi ilişkiler kurmak
ve kendilerini halka anlatmak için değil de devletle kötü ilişkiler
kurmak, devletle kavga etmek için harcıyorlar. Bu bir yarar sağlamak
şöyle dursun sadece ve sadece zarar verecektir.
3. Politik grupların içinde diğerlerinden daha açık fikirli daha
demokrat olmak şöyle dursun birine gidin Lenin'i eleştirin az biraz
demokrat bir dindara Hz. Muhammed'i eleştirdiğinizde almayacağınız
tepkiyi size Maksist arkadaş verecektir. Bir HDP'li ile konuşurken
Selahattin Demirtaş'ı eleştirebilirsiniz, kıyamet kopmaz ama bir
Marksist sırf Demirtaş'ın bir iki davranışını beğenmediğiniz için sizi
"Kürt düşmanı, pis şoven" vs. yapar. Dikkat edin Kürt hareketini değil
sadece Demirtaş'ı eleştirmek yeterli. Kaldı ki hareket de eleştirilmez
değildir. Bir şeyleri tenkit etmek de kimseyi pis bir faşist yapmaz.
4. Kimi Marksist arkadaşlar kafayı Kemalistlere öyle takmış ki. AKP
ile kavga etmek yerine üstünden buldozer geçmiş Kemalistlerle kavga
ediyorlar. Hatta bazıları ( AKP'li Marksist nasıl oluyorsa artık o da
oluyor güzel ülkemde ) her koşulda, her şartta AKP'yi savunduğu gibi
AKP'yi eleştiren herkese "Kemalist, ulusalcı, CHP'li" diye etiketlemeler yapıyor
Bunu dediğim için şimdi de "hain" ilan edilirsem hiç şaşırmayacağım
söyleyeyim. Hatta "hain" ilan edilmezsem o zaman şaşıracağım. Yapılan en
ufak bir eleştiride eleştiri sahibinin yemediği laf kalmıyor. Hakkını
yemeyelim Türkiye'de Marksistlerin taviz vermediği bazı noktalar da var.
Mesela ne zaman birileri "Sosyalistim" dese illa ki biri çıkıp der ki
"Sosyalistim deme, olmaya çalışıyorum" de. Aman da aman ne önemli! İşte
böyle boş şeylerle uğraşıldığı için bir arpa boyu yol kat edemiyoruz
zaten. Laflarımın havanda su dövmek olduğunu biliyorum. Neler denildi,
ne emekler harcandı; ama bugüne değin pek bir şey değişmedi. Artık ben
de yıldım, teslim bayrağını çektim, siz bu burjuvaları sömürgenleri
değil ama mücadele etmek isteyen pek çok kişiyi pes ettirdiniz tebrik
ederim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder