20 Şubat 2015 Cuma

Becerikli hırsızlar ve şaşkın rakipleri

Siyasetçilerimiz tuhaf kendi tabanlarına özgürlük vermekten çok kendi tabanlarından olmayanın özgürlüklerini kısıtlamaya gayret ederler. İnsanımız tuhaf, gider o siyasetçilere oy verirler. Biraz daha somutlaştıralım diyelim ki bir parti cemevlerine ibadethane statüsü vermiyor, bu aslında kendisini o partiye yakın gören tabana hiçbir yarar sağlamıyor ama taban, partisi Alevileri horlayıp dışlayınca sanki partisi kendisi için iyi bir şey yapmış gibi zevkten dört köşe oluyor. Oysa partinin bu tutumu kendi tabanı ile ilgili değil Alevilerle ilgili. Buna karşılık başka bir parti cemevlerini ibadethane olarak kabul ediyor, bununla beraber taşeronluk sistemini kaldırmayı vaat ediyor. Ama bazı kişiler Alevilerin özgürce ibadet edebildiği bir Türkiye'de taşeronluktan kurtulup insan gibi yaşamaktansa Alevilerin ikinci sınıf vatandaş olduğu bir Türkiye'de sürünmeyi tercih ediyor. Sırf bu yüzden Alevi düşamnı partinin taşeronluğu daha da yaygınlaştırması hatta kendisinin de canına okuması pahasına gidip o partiye oy veriyor çünkü o parti Alevilere ibadethanelerini vermiyor. Oooh, iyi ediyor!İnsanımız kendisine ne verileceği ile ilgilenmiyor, başkasından neyin esirgeneceği ile ilgileniyor. Diğer bir deyişle bana bir şey verme, ötekinin elinden bir şeyi al daha iyi, diyor. Peki bu durum kimin işine geliyor?
Millet birbirine girmiş herkes birbirinin gırtlağını sıkarken bazıları da deveyi hamuduyla götürmenin derdinde. Benim başörtülü bacımla benim mini etekli bacım birbirinin saçını başını yolarken, benim sakallı dayımla benim kulağı küpeli biraderim birbirine tekme tokat dalıyorken birileri güzel güzel götürüyor. Eskiden hırsızların klasik bir numarası varmış, birbirleriyle kavga ediyor gibi yapıp kavgayı ayırmaya geleni avlarlar, milletin cebinden cüzdanını çalarlarmış. Şimdiki hırsızlar birbiriyle kavga etmiyor, artık taktik değişti. Şimdi hırsızlar milleti birbiriyle kavga ettiriyor.
Birileri işte bunun farkında. Gerilim siyaseti bir an için bırakılsa, bir an için ülkenin insanları birbirine saygılı olsa gözler hırsıza dönecek. Yaptığı hırsızlıkların hesabı sorulacak ama insanlar birbirinin gözünü oymaya öylesine şevkle girişmiş ki kimse hırsıza bir şey demiyor. Hırsız da bir tarafı parmağıyla diğer tarafa işaret ediyor, sürekli ortamı geriyor. Çünkü hırsız da biliyor ki gerilim, toplumsal kutuplaşma bir dursa insanlar dönüp hırsıza bakacak ve ulan sen bizi ne diye söğüşlüyorsun, diyecek. Bu da doğal olarak hırsızın sonunu getirecek.
Başka oluşumlara "düzen partisi" diyen Marksistler de artık özeleştirilerini yapmalı Marksistlerin belli başlı birkaç hataları var:
1. Her şey, her türlü iyileştirme, belirsiz bir gelecekte gerçekleşecek "devrim" sonrasına tehir edilmiş. Kusura bakmayın ama insanların bir durumunda ufacık bir iyileşme yaratmak için ille de devrim sonrasını beklemek gerekmiyor. Bu demek değildir ki devrim fikrinden ya da devrimcilikten vazgeç. Sadece her şeyi devrim sonrasına ertelersen inandırıcılığın ve güvenilirliğin kalmaz. Hiçbir şeyi iyileştirmeden insanları çağırıyorsan insanların sana güvenmesi için ufacık bir sebep göster. Ama bu sebep belirsiz bir geleceğe kadar ertelediğin planlar olmasın.
2. Marksistler şu an (güçleriyle ve cüsseleriyle oldukça orantısız bir şekilde) en güçlü kurum ve kuruluşlara kafa tutuyorlar ve sürekli kavga ediyorlar. Güçlerini örgütlenmek için değil, halkla iyi ilişkiler kurmak ve kendilerini halka anlatmak için değil de devletle kötü ilişkiler kurmak, devletle kavga etmek için harcıyorlar. Bu bir yarar sağlamak şöyle dursun sadece ve sadece zarar verecektir.
3. Politik grupların içinde diğerlerinden daha açık fikirli daha demokrat olmak şöyle dursun birine gidin Lenin'i eleştirin az biraz demokrat bir dindara Hz. Muhammed'i eleştirdiğinizde almayacağınız tepkiyi size Maksist arkadaş verecektir. Bir HDP'li ile konuşurken Selahattin Demirtaş'ı eleştirebilirsiniz, kıyamet kopmaz ama bir Marksist sırf Demirtaş'ın bir iki davranışını beğenmediğiniz için sizi "Kürt düşmanı, pis şoven" vs. yapar. Dikkat edin Kürt hareketini değil sadece Demirtaş'ı eleştirmek yeterli. Kaldı ki hareket de eleştirilmez değildir. Bir şeyleri tenkit etmek de kimseyi pis bir faşist yapmaz.
4. Kimi Marksist arkadaşlar kafayı Kemalistlere öyle takmış ki. AKP ile kavga etmek yerine üstünden buldozer geçmiş Kemalistlerle kavga ediyorlar. Hatta bazıları ( AKP'li Marksist nasıl oluyorsa artık o da oluyor güzel ülkemde ) her koşulda, her şartta AKP'yi savunduğu gibi AKP'yi eleştiren herkese "Kemalist, ulusalcı, CHP'li" diye etiketlemeler yapıyor
Bunu dediğim için şimdi de "hain" ilan edilirsem hiç şaşırmayacağım söyleyeyim. Hatta "hain" ilan edilmezsem o zaman şaşıracağım. Yapılan en ufak bir eleştiride eleştiri sahibinin yemediği laf kalmıyor. Hakkını yemeyelim Türkiye'de Marksistlerin taviz vermediği bazı noktalar da var. Mesela ne zaman birileri "Sosyalistim" dese illa ki biri çıkıp der ki "Sosyalistim deme, olmaya çalışıyorum" de. Aman da aman ne önemli! İşte böyle boş şeylerle uğraşıldığı için bir arpa boyu yol kat edemiyoruz zaten. Laflarımın havanda su dövmek olduğunu biliyorum. Neler denildi, ne emekler harcandı; ama bugüne değin pek bir şey değişmedi. Artık ben de yıldım, teslim bayrağını çektim, siz bu burjuvaları sömürgenleri değil ama mücadele etmek isteyen pek çok kişiyi pes ettirdiniz tebrik ederim.

Hiç yorum yok: