20 Şubat 2015 Cuma

QIN SHI HUANG DI

Milattan önceki yıllarda Çin'de siyasi birlik yoktu. Başlangıçta birbirinden bağımsız çok sayıda küçük beylik vardı. Daha sonra bunlar savaşa savaşa birbirini ilhak ede ede yedi güçlü beylik ayakta kaldı. Bu beyliklerden birinin adı Çin'di. Burda M.Ö. 247'de tahta 13 yaşında bir prens oturdu.[1] Bu prens Ying Zheng'ti. Bir süre sonra Ying Zheng diğer tüm beylikleri ilhak ederek Çinlileri tek bayrak altında topladı. Bu bir ilkti, ilk defa birileri tüm Çin'i bir araya getirip birliği sağlamıştı. Bundan dolayı kendisine "Çin'in İlk İmparatoru" anlamına gelen bir unvan veriliyor: "Qin Shi Huang Di" (Çin Şi Huanğ Di şeklinde okunur)

İlk imparator Çin'in yazısını, devlet yönetimini, eğitimini, hukukunu ve ölçü birimlerini standartlaştırdı. Güçlü bir merkezi yönetim kurdu.[2] Sadece güçlü bir merkezi yönetim kurmakla da kalmıyor, imparator adeta herkes kendi gibi düşünsün istiyordu. Düşüncelerine, fikirlerine karşı çıkan ya da ufak bir muhalefette bulunan olursa onu direkt olarak öldürtüyordu. Diktatör ve öldürtmek diyince aklıma geldi de. Güzel yurdumda diktatörlükle itham edilen birileri "Ben diktatör olsam seni sallandırırdım" gibisinden tuhaf laflar ediyor. Bu lafı eden de bunu bu diktatörden 22 asır sonra yapılıyor. 2.200 yıl öncesinde yaşasaydık bu mümkündü, bir diktatör canının istediğini öldürtürdü; ama 2010'larda hem de Avrupa'nın burnunun dibinde hiçbir diktatör kimseyi öyle canının istediği gibi sallandıramaz. Bu sözü söyleyen de sadece yapamadığı arzusunu ortaya koyan bir diktatördür. Diktatör olmadığını söylemeye çalışırken diktatör olduğunu adeta belgeleyen birini de ancak tebrik edebilirim. Biz yine Qin Shi Huang Di'ye dönelim.

Geçmişe dair araştırmaları, kendisinden önceki dönemleri merak etmeyi bile yasaklayan İmparator Qin Shi Huang Di, kendinden önce yazılan tüm kitapları yaktırıyor. Bu icraat İskenderiye Kütüphanesi'ndeki kitapların Hz. Ömer tarafından yaktırılmasından sonra tarihin en büyük bilgi katliamıdır. Qin Shi Huang Di kendinden önce yazılan bu kitapları koruyan ya da bulundurana raslarsa da onu öldürtüyor. Hatta bu kitap düşmanı, zalim diktatör: "Şangay'da atılan okla Pekin'de yazılan yazıların bir farkı yoktur!" diye bir söz bile söylemiştir. Çin'in ilk imparatorunun Çin'de kurduğu yönetim bizde birbirine düşman iki vesayet rejiminin ikisine de çok çok benziyor. Bizde aslında birbirinden fazla farkı olmayan iki vesayet de aynı Shi Huang Di gibi kendinden öncekiyle hesaplaşmanın derdine düştü, muhalefeti baskı altına aldı, kitapları yasakladı. Bununla beraber her iki vesayetin şakşakçıları da kendi taraflarının diğerinden çok farklı olduğunu iddia ederler. Varsın etsinler. "Görünen köy kılavuz istemez"

Tarihte hiçbir tiranın hiçbir diktatörün "Ben, zalim bir diktatörüm" dediği vaki değildir. Zalim tiran Qin Shi Huang Di de böyle bir şey dememiş. Tam tersine Çin halkına yaptığı konuşmalarda "Efendiniz değil hizmetkârınızım" diyormuş sürekli. Yaptığı sansürün de halkın iyiliği için olduğunu söylermiş. Kendisine yapılan muhalefete tahammülü olmadığını itiraf edecek değil tabii.

Pek çok narsistik ruh hastası öldükten sonra da hatırlanmak asla unutulmamak ister. Bu nedenle narsist liderler görkemli yapılar yaptırmanın derdine düşmüşlerdir. Mesela bir diktatör çıkar kendinden önceki liderlerin rahatça sığdığı saraya sığamaz ve kalkar halkın parasıyla kendine yeni, görkemli, pahalı bir saray yaptırır. Qin Shi Huang Di de hem Çin Seddi'ni yaptırmış hem de daha sağlığında kendisine eşsiz bir mezar yaptırmaya başlamış.  İkisinin de yapımında sayısız insan çalışmış ve çok sayıda kişi ölmüştür.  Bu da hem insan gücü hem mali kaynaklar açısından inanılmaz bir israf anlamına gelir. Ama bu israf önemli değildir. Önemli olan şey hatırlanmaktır, bu semboller tiranın ölümünden sonra da kalacak ve insanlara onu hatırlatacaktır. Narsistlik işte böyle bir illettir. Narsist insanlar işte böyle bencil ve gaddardır. Hayırdır inşallah, bu zalim tiranın bir iki kişiye acayip bir benzerliği var ama kimlere benzediğini bir türlü çıkaramıyorum. Shi Huang Diler hep vardılar zaten, bunlar Çin'de Huang, İtalya'da Duce, Almanya'da Führer oldular. 22 asır sonra bugün öldüremiyorlar, evet güçleri yetmediğinden öldüremiyorlar; ama bugünün Huangları eskisi kadar gaddar. Bugünküler de kitap düşmanı, kitabı daha basılmadan yasaklıyor, yazarını içeri attırıyor, gazeteciyi bir telefonla işinden kovduruyor, kendine uşaklık eden hırsızları koruyup kolluyor, bir yandan kendi de deveyi hamuduyla götürüyor.

Bugünün Huang'ına bir diyeceğim yok; ama bugünün tebaasına diyeceğim çok şey var. Haydi 22 asır öncekiler bir şey bilmiyor, baştakini kutsal belliyor ve onun peşinden gidiyordu. O zamanlar radyo, TV, internet yoktu. Kitap böyle bol ve ucuz,  (hatta bazen ücretsiz) erişilebilir değildi. Haydi bunlara erişemeyeni yine anlarım da bugünün üniversite görmüş tebaası bugünkü Huanglara nasıl tapıyor, onların nasıl bir yerinin kılı oluyor ben işte bunu anlayamıyorum.

[1] https://www.awesomestories.com/asset/view/YING-ZHENG-First-Emperor-of-China
[2] http://www.enchantedlearning.com/subjects/greatwall/Emperor.html




Hiç yorum yok: