Söz gelimi birine “Sana tokat
atacağım” dedim ve bunu dedikten bir süre sonra gittim suratının ortasına
okkalı bir tokat patlattım. Bunu önceden söylemiş olmam yapılan eylemi suç
olmaktan çıkarır mı? Gerçekten merak ediyorum acaba “Bu durumda eylem suç olmaz;
çünkü sen bunu önceden söylemişsin” diyecek biri çıkar mı? Erdoğan tarafsızlık
yemini etmiş biri olarak, hiç de tarafsız davranmıyor. Bu durumu savunmaya
kalkanlar da ama o bunu önceden söylemişti, diyor. Evet, Erdoğan tarafsız
olmayacağını partili bir cumhurbaşkanı olacağını önceden söylemişti.
Söylemesine söylemişti de… Bu durumda Erdoğan’ın ana yasayı ayaklar altına
alması suç olmuyor mu? Bu nasıl bir mantık? Suç işleyeceğini, hukuku
çiğneyeceğini önceden söylersen suç işlememiş mi oluyorsun? Bir insanın suç
olan eylemi işleyeceğini önceden söylemesi eylemi suç olmaktan çıkarmaz; bu
durum iki şeyi gösterir: 1) O kişi suç işlediğinin bilincindedir. 2) O kişi
suçu hiç de utanmadan, adeta sağa sola ilan ederek işlemektedir.
Erdoğan, bir cumhurbaşkanı olarak
kalkıp AKP’ye oy istiyor, muhalefete Davutoğlu’ndan daha fazla yükleniyor…
Resmen anayasayı çiğniyor, kanunları ve hukuku hiçe sayıyor. Kimse de buna
karşı güçlü bir ses çıkaramıyor. Yani tuhaflıklar ülkesi Türkiye’de Erdoğan,
muhalefetin eline altın tepsi içinde müthiş bir argüman sunuyor. Adeta “Alın
beni bununla vurun!” diyor. Muhalefetse ses çıkarmıyor. Hani derler ya “Bazen
bir tarafın başarısı kendi zekası sayesinde değil de karşıdakinin noksanlığı
sayesinde olur.” Tam o hesap.
Erdoğan sanki bir başbakan gibi Bakanlar
Kurulu’nu topluyor… Evet, Bakanlar Kurulu’nu toplama yetkisi cumhurbaşkanına
verilmiş. Burası doğru ama bunun bu kadar keyfi yapıldığına şahit olan var mı?
Bu olağanüstü durumlar için verilmiş bir yetki (ya da hak). Bugüne kadar hangi
cumhurbaşkanı canı öyle istiyor diye Bakanlar Kurulu’nu topladı? Zaten şu
dünyanın üstünde kaç cumhurbaşkanı vardır ki kaçak bir yapıda otursun ve
mahkeme kararına rağmen “Gücünüz yetiyorsa gelin yıkın” diye hukuk kurallarına
meydan okusun? Bir AB ülkesinin, söz gelimi Almanya’nın, Fransa’nın başbakanı
ya da cumhurbaşkanı mahkeme kararını uygulatmasın “Gücünüz yetiyorsa yapın”
desin bakalım o koltukta kaç gün daha oturabilecek. Her şeyden önce parti
tutmadan önce, birinin peşine takılmaktan önce her şeyden önce hukukun
üstünlüğünü ve yasalara herkesin uyması gerektiğini içselleştiremedikten sonra
demokratlık taslamanın bir alemi yok.
Hani bir masal var. İmparatorun
biri kendisine çok güzel çok görkemli bir elbise diktirmek ister ve bir
terziyle anlaşır. Terzi hükümdara size sihirli bir elbise dikeceğim bu elbiseyi
sadece aptallar göremeyecek, der. Sonunda boş tezgahlarda günlerce havayı dikip
biçen terzi imparatora sadece aptalların göremediği o müthiş elbiseyi diker.
Elbiseyi ne imparator görür ne de maiyetindekiler. Bununla beraber hiçbiri de
aptal olmayı kendine yediremediğinden hepsi karşısında çok güzel bir elbise
varmış gibi davranır. Sonunda o müthiş gün gelir İmparator o güzel elbisesiyle
halkın karşısına çıkar. İmparator halkın içinde dallı budaklı vaziyette
dolaşırken kimse ağzını açamaz. Ta ki imparatordan ne korkusu ne de çıkarı
olmayan bir çocuk çıkıp bağırana dek: “İmparator çıplak! İmparator çıplak!”
Evet herkes elbiseden bahsediyordu ama ortada elbise falan yoktu.
İnsanların futbol takımı tutar
gibi parti tuttuğu bir ülkede istediğin kadar ortaya sandık koyo bilinç
yerleşmedikten sonra ortada demokrasi falan yoktur. Bazılarının suç işleme
özgürlüğü varsa, hukuk karşısında insanlar eşit değilse ortada demokrasi
yoktur. Hırsızlık yapmak suç değil de “Hırsız var!” demek suçsa ortada
demokrasi yoktur. Polis canının istediğini istediği gibi dinliyor, gözaltına
alıyor, üzrini arıyorsa ortada demokrasi falan yoktur. Ağrıda oylar yirmi kez
sayılıyor ama Ankara’da bir kez bile sayılmıyorsa ortada demokrasi yoktur.
Seçim gecesi bilmem kaç yerin elektriği kesiliyorsa ortada demokrasi falan
yoktur. Sizin ileri demokrasi dediğiniz şey imparatorun yeni elbisesi olabilir
ancak; karşımızda tüm çıplaklığıyla faşizm duruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder