9 Nisan 2009 Perşembe

YARATAN KİM, YARADILAN KİM?

Ksenofanes 25 asır önce ne kadar doğru söylemiş. İnsan, kendine bakıp tanrı yaratır, diye. Habeşlerin tanrısı siyah derili ve basık burunludur. Bir Trakyalının tanrısı sarışın ve mavi gözlüdür. Şayet atlar, inekler ve aslanlar insan gibi düşünebilseydi ve elleri olsaydı onlar da tanrılarını at, inek ve aslan şeklinde resmederdi, diyor Ksenofanes.

Arabistan'ın İslam öncesi zamanlarına bakalım, El İlah henüz kadın, üç kızı var: Hübel, Lat ve Uzza. İnsanlar kabileler şeklinde yaşıyor, anaerkil düzenin son kırıntıları hâlâ var. Zengin kadınlar birden fazla erkekle evlenebiliyor. Giyim kuşamları serbest, elbise yakaları çok açık ve hatta Kâbe'yi erkekler çırılçıplak tavaf ederken, kadınlar da bu işi çırılçıplak yapıyor.

Daha sonraları Mekkeliler ticaretle Medineliler tarımla gelişirken ve kabileler arasında kimileri öne çıkarken, ittifaklar olurken ve sınıflar oluşmaya başlarken hanifler ortaya çıkıyor. Anaerkil düzenin son kırıntıları da kaybolmaya yüz tutunca tanrı erkek oluyor. Bir arada toplanmaya bir devlet olmaya doğru gidilirken tanrının kızları ve putlar yok ediliyor. Arabistan'ın siyasi ve iktisadî yapısı değişirken dini de değişiyor.

Kitap ganimetlerin 5'te 1'i Allah ve resulüne aittir, diyor. Tanrı mülkün mülkiyetin asıl sahibi oluyor ve madem tanrı mülke ve paraya yakın; tanrıya yakın olan da paraya yakın. Herkes tanrıya eşit uzaklıkta olsa peygamberlik anlamsız olurdu , daha doğrusu olmazdı ve bu mülkiyetin olmadığı bir toplumda geçerli olabilir. Aslında toplumda bir lider yoksa bir otorite bir ayrıcalıklılar grubu yoksa o toplumda tanrı fikri de olmuyor.

Fizyolkojik şartlar da etkiliyor inancı Ortadoğu gibi sıcak bir yerde tanrı yakıp kavurarak azap ediyor. Cennet ise gölgelik, ağaçlı, sulak bir yer. Yani Cehennem oraların çölü Cennet ise o çöldeki vahalardı.

Yunanlılara bakarsak şehirlerde köle sahipleri vardı. Otorite tek elde toplanmamıştı senato vardı seçimler vardı, demokrasi vardı. Ve dinleri de çok tanrılıydı. Zeus vardı, tanrıların tanrısıydı, Ares, Athena, Apollo, Artemis, Hera, Athena, Hermes... Tanrıların hayatında da aşk, kıskançlık, ihanet, entrika ve tecavüz bile vardı. (Mesela Zeus Avrupa adlı bir ölümlüyü kaçırıp tecavüz etmişti.)

Hatta Yunanistan arazisinin engebeli oluşunu da mitleri açıklıyordu. Tanrılarla titanlar (devler) savaşmıştı. Tanrı Zeus titanlara yıldırımlar yağdırmıştıyerden taşları kayaları koparan Tanrılar ve Titanlar bunları birbirlerine fırlatmıştı. İşte Yunanistan arazisi tanrıların ve titanların bu savaşı nedeniyle engebeli olmuştu.

Nereye gidersek gidelim tanrı ve din oradaki hayata benzer bir şeye dönüşüyordu. Dinler ve mitler toplumun siyasî ve iktisadî düzeninin masalvari bir şekilde ifade edilişiydi. Zamanla devlet ve otorite yerleştikçe yönetimin tek elde olduğu imparatorluklar ve devletler ortaya çıktıkça çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçildi. Doğa olayları açıklanmaya başlandıkça ise başlangıçta elini kolunu sallayarak Cennet'in bahçesinde yürüyen tanrı daha bir mistik, daha bir soyut, daha bir gizemli oldu. Tanrılar insanları değil ama insanlar tanrıları yarattı.

Hiç yorum yok: