7 Şubat 2009 Cumartesi

MATERYALİZMİN İSPATI VE İDEALİZMİN ÇÜRÜTÜLMESİ

Felsefi tartışmalarda genelde akademik bir üslup ve ağdalı bir dil kullanılır. Bu bazan okuyucuların anlatılanları özümlemesine engel olur. Bazı konularda bu zorunluluk olabilir ama bazan felsefe üzerine tartışırken öyle basit konuşabiliriz ki dediklerimizi hem on yaşında bir çocuk hem de elli yaşında bir erişkin insan anlayabilir ve ikisi de bundan haz alır. Bu yazıyı da geniş bir yaş ve kültür yelpazesine yönelik olarak hazırladığımı düşünüyorum.

Hepimiz Materyalist değil miyiz aslında? Duyuların bizi yanıltıp yanıltmadığını bir deneyle sınayalım. Evde burnunuza bir yemek kokusu geldi diyelim. Önce kokunun nerden geldiğine ve ne kokusu olduğuna dikkat edin. Bu bir kızarmış patates kokusu mutfaktan geliyor. Kalkın ve yürüyün şimdi gördünüz patatesleri 2. kez duyularınız patatesi doğruladı (önce koklama sonra da görme). Deney devam ediyor elinizi uzatın dokundunuz ve parmağınızla da hissettiniz ki bu bir patates kızartması (3. kez doğrulandı). Ağzınıza atıp çiğnemeye başladınız ve patates tadı aldınız (4. kez doğrulandı). Ve yedikten sonra karnınızın doyduğunu açlık hissinizin geçtiğini görürsünüz. Doyduktan sonraki rahatlamayı ya da hazımsızlık kaynaklı rahatsızlığı hissedersiniz (5. kez doğrulandı).

Yolda karşıdan karşıya geçerken gelen otomobil de böyle önce görürsünüz. Sonra korna çalar duyarsınız. İki kere duyularınızla bunu sınadıktan sonra yine de İdealist gibi davranırsanız araba size çarpar. Hissettiğiniz acı ile üçüncü yere düşüşünüzle dördüncü kez Materyalizm doğrulanmıştır.

Hastaneye kaldırıldınız, burda gördüğünüz tedavi boyunca, diğer hastalar, doktorlar, ilaç, yemek vb… beş duyu organınızı da kullanarak olayın sonucunun da ne olduğunu defalarca kez göreceksiniz.

Duyularımız olmadan algı olmaz. Algı olmazsa öğrenme olmaz. Öğrenme olmazsa felsefe olmaz. İdealist felsefe aslında kendi kendini çürüten, kendi argümanlarıyla kendini bitiren bir şey. Çünkü idealist felsefenin de yöntemi, öğrenimi ve öğretimi (okuma, tartışma, ders, seminer vb…) duyular aracılığıyla olur. Eğer duyularımız bizi yanıltıyorsa ve gerçeğe götüremezse duyularımızla öğrendiğimiz idealist felsefe de bizi yanıltacaktır. Böylece idealist felsefe sadece Materyalist argümanlarla değil kendi argümanları ile de çürütülmüş olur.

Aslında bugün idealistler istedikleri kadar Materyalizm çöktü, yaşasın İdealizm; diye panik içinde yırtınsalar da çöken İdealizmdir. Hukukta ve polisin araştırmalarında da duyular kullanılır. Bir narkotik köpeği düşünün koklayarak eroin buldu bir otomobilde. Polis bu eroini gördü, dokundu, eline aldı ve “Yürü merkeze!” dediğinde karşısındaki zanlı “Ama memur bey, duyularınız sizi yanıltıyor elinizde şu an bir şey yok” ya da “Şu an elinizde tuttuğunuz eroin değil elmadır.” Derse polisin cevabı da “Has… ulan deli herif!” olacaktır.

Sadece hukukta mı? Tıpta da durum böyle. Doktor rontgeninizi çekti ve filme bakarak akciğerinizde kist var, dedi. Şimdi siz doktor bunu duyularına dayanarak söyledi diye tedavi olmaz mısınız? Ben şu an evin penceresinden uçarak çıktığımı ve havada uçtuğumu düşünüyorum. Peki bunu gerçekten yapabilir miyim? Ya da en azından deneyebilir miyim? Gerçek yaşamda herkes, hepimiz; Materyalistiz. İstisnasız hem de. Çünkü materyal dünyanın yasalarına meydan okuyan, fizik kurallarını hiçe sayan insan yaşayamaz. Ama bazılarımız gerçekte Materyalist olduğu halde eline kalemi alıp da felsefe üzerine bir şeyler yazdığı zaman idealistliği tutuyor. Oysa hangi idealist evindeki vazo kırıldığında o vazoyu kıran maddi temeli aramaz ki? Kandırmayalım kendi kendimizi. Tüm dünya, herkes, hepimiz Materyalistiz.

Hiç yorum yok: