Biraz da eğlenelim değil mi? Hem eğlenelim hem öğrenelim. Timur, pek
çok kenti yakıp yıkmış Asya'yı hallaç pamuğu gibi atmıştı. Sibirya'da
-50 derecede dövüşen ordusu Hindistan'da +50 derecede dövüşmesini de
bilmiştir. Dört nala koşan atı durdurmadan ok atan süvari Moğol okçuları
ve filleriyle yıllarca tüm Asya'ya korku salan Timur, her ne kadar
Moğol imparatorluğunun başında bir komutan da olsa kendisi Türkmendi ki
bu yüzden "Han" değil de "Emir" ünvanını kullanmıştı. Hatta
Türkmen Alevisi Timur, Hüseyin'i öldürten ve Ehli beyt taraftarlarına
kan kusturan Yezit'in mezarını açtırmış kemiklerini yaktırmış, bununla
da kalmayıp Yezit'in pis naaşı kirletti diye Yezit'in mezarının
toprağını elli arşın derine kadar kazdırmış ve toprağı denize
döktürmüştü. Sivas'ı savaşmadan teslim ederlerse kan dökmeyeceğine söz
veren Timur Sivaslı askerleri diri diri toprağa gömdürerek sözünde
durmuştu. Her ne kadar zalim ve acımasız olsa da sanatçıları ve
bilimadamlarını koruyup kollamış, onları sofrasında ağırlamış ve onlarla
sohbetler etmişti.
Uzun
etmeyelim İskender Pala Timur'un İranlı şair Hafız'la bir diyaloğundan
bahsediyor biz de Üstad Pala'dan öğrendiğimizi nakledelim. Bir gün
İranlı meşhur şair Hafız, Şirazlı bir Türk güzeline hayranlığını şiirle
dile getirir, iyice coşup şöyle der:
"Be hâl-i hinduyeş bahşem Semerkand u Buhara"
([Ben o güzelin] bir siyah benine Semerkand ve Buhara'yı veririm)
Bunu duyan Timur, daha sonra şairle konuşurken der ki: "Biz Buhara ve
Semerkand'ı almak için bu kadar Müslüman kanı döktük. Sen onu bir
güzelin bir siyah benine bağışlıyorsun. Bu ne cömertlik böyle."
Şair ellerini iki yana açar fakir halini kastederek "İşte o yüzden bu haldeyim ya sultanım" der.
Timur:
-Şu cömert şaire iki kese altın verin der.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder