5 Eylül
günü (KATLİAMDAN BİR GÜN ÖNCE) Menderes İstanbul’daydı KTC’nin başkanı Hikmet
Bil’le arabasında görüştü. Ne konuştuklarını Bil’in kendi ağzından dinleyelim:
“Kıbrıslı Dr. Küçük silah istiyor, dedim. ‘Valla Hikmet, bizim silahlar
Kırıkkale. Ben silah verirsem bizim silah verdiğimiz ortaya çıkar.’ dedi.”
Sonra Bil diyor ki Dr. Küçük, silahları İtalyan ya da Çekoslovak silah
tüccarlarından alsın. Böylece işin içinde T.C. yardımı olduğu anlaşılmasın. Menderes
parayı Maliye Bakanı’na ver MİT’le göndersin, diyor. Kaynakça’yı kontrol
ederseniz bunları Bil’in kendi ağzından da dinleyebilirsiniz. Menderes diyor
ki: “Hikmet Bey sabahleyin Fatin Rüştü’den bir şifre aldım. ‘Çok sıkışık
durumdayım. Beni destekleyin.’ diyor.”
Sonrasında
Florya’da Menderes’in sofrasında toplanıyorlar. Kimler yok ki… Profesör
bozuntusu Fuat Köprülü, vali müsveddesi Fahrettin Kerim Gökay, ağzından
salyalar akan Dahiliye Nazırı Namık Gedik hepsi diktatör bozuntusu Menderes’le
oturmuş. Fatin Rüştü Zorlu’ya verecekleri desteği konuşuyorlar. Sanki sofrada yemek
falan değil, bir ceset var… İnsan cesedi… ve leş kargaları toplanmış bunu
iştahla yemeye hazırlanıyor.
Gazeteci
bozuntusu Hikmet Bil’in itiraflarının bundan sonrası insanın kanını donduruyor.
Bu insan etinin yenileceği sofraya tüneyen akbabalar şu çözümü bulmuş.
Selanik’te MİT’in ilişki içinde olduğu bir genç Atatürk’ün evinin bahçesine
bomba atsın, bunu Yunanlılar yaptı diye duyuralım. İstanbul’da da biraz olaylar
çıksın, karışıklıklar olsun. Böylece Zorlu, Londra’daki konferansta bakın
Atatürk’ün evi de bombalandı, İstanbul’da olaylar da çıkıyor, diyerek güçlü bir
konuma gelecek. Bu dahiyane çözüm tüm akbabalar tarafından onaylanıyor. Aslında
bu zaten önceden gizli gizli planlanan bir şey, katliam yavaş yavaş
hazırlanıyor. Her şey 5 Eylül’de kararlaştırılmıyor (İlk yazıda söz vermiştim
şimdi neden Fatin Rüştü adını andığımı anladınız. Bunun önceden planlandığına
dair kanıtını da ileride vereceğim bu da ikinci sözüm olsun. Bu sözü de
tutacağım biraz bekleyin.) ama herkes düğmeye ne zaman basılacağını bekliyordu.
Şimdi tam zamanıydı işte! Parti nahiye başkanlarına, ocak başkanlarına haber
veriliyor, polise de haber veriliyor. Birkaç küçük olay çıkacak, önemli değil
bir iki cam kırılsın, vs. deniyor. Yani parti nahiye başkanları ve KTC “Katliama
başla artık vakti geldi” emrini alırken, polis de katliam, tecavüz ve
yağmalamaya engel olmaması yönünde uyarılıyor.
5 Eylül’ü
6 Eylül’e bağlayan gece sabaha karşı saat 4’te Atatürk’ün evinin bahçesine el
yapımı bir bomba atıldı. Evin ve konsolosluğun birer camı patlamanın
şiddetinden kırıldı. Haber Türkiye’ye ulaştığında. Adnan Menderes ve Celal
Bayar İstiklal Caddesi’ndeki bir lokantada yemek yiyordu. Menderes, AA’ya
haberi öğle bültenine yetiştirin talimatını verdi. 6 Eylül 1955 günü
radyonun saat 13.00’teki haberlerinde Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve
bombalı bir saldırı yapıldığı haberi tüm Türkiye’de bomba gibi patladı, sahibi
dönemin DP İstanbul Mebusu Mithat Perin olan İstanbul Ekspres
gazetesi de o gün ikinci baskıyı yaptı. Gazete ikinci baskısında “Atamızın evi
bombayla saldırıya uğradı!” derken bu menfur (nefret edilesi) olayın faili
olarak Yunanlıları gösteriyordu. Hemen altında da KTC ile yapılan bir ropörtaj
vardı KTC “Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalı ödeteceğiz.” diyordu. Olay
gerçekten birilerine ödetildi evet öyle böyle değil çok pahalı ödetildi. Ama
hesabı ödeyenler oraya bomba attıran leş kargaları değildi. Hesabı ödeyenler
günahsız Rumlar olacaktı. İstanbul ekspresin ikinci baskısı piyasaya çıkar
çıkmaz hızla tükendi. Tam 290 bin adet satıldı. 6 Eylül Salı günü saat 17’ye
geldiğinde ok yaydan çıkmıştı artık sokakları dolduran kalabalık bağırıyordu:
“Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır! Rumlar piçtir piç kalacaktır!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder