7 Eylül 2014 Pazar

“DEMOKRASİ ŞEHİDİ”NİN YEDİĞİ NANE (6-7 EYLÜL REZALETİ) II. Bölüm



5 Eylül günü (KATLİAMDAN BİR GÜN ÖNCE) Menderes İstanbul’daydı KTC’nin başkanı Hikmet Bil’le arabasında görüştü. Ne konuştuklarını Bil’in kendi ağzından dinleyelim: “Kıbrıslı Dr. Küçük silah istiyor, dedim. ‘Valla Hikmet, bizim silahlar Kırıkkale. Ben silah verirsem bizim silah verdiğimiz ortaya çıkar.’ dedi.” Sonra Bil diyor ki Dr. Küçük, silahları İtalyan ya da Çekoslovak silah tüccarlarından alsın. Böylece işin içinde T.C. yardımı olduğu anlaşılmasın. Menderes parayı Maliye Bakanı’na ver MİT’le göndersin, diyor. Kaynakça’yı kontrol ederseniz bunları Bil’in kendi ağzından da dinleyebilirsiniz. Menderes diyor ki: “Hikmet Bey sabahleyin Fatin Rüştü’den bir şifre aldım. ‘Çok sıkışık durumdayım. Beni destekleyin.’ diyor.”
Sonrasında Florya’da Menderes’in sofrasında toplanıyorlar. Kimler yok ki… Profesör bozuntusu Fuat Köprülü, vali müsveddesi Fahrettin Kerim Gökay, ağzından salyalar akan Dahiliye Nazırı Namık Gedik hepsi diktatör bozuntusu Menderes’le oturmuş. Fatin Rüştü Zorlu’ya verecekleri desteği konuşuyorlar. Sanki sofrada yemek falan değil, bir ceset var… İnsan cesedi… ve leş kargaları toplanmış bunu iştahla yemeye hazırlanıyor.
 Gazeteci bozuntusu Hikmet Bil’in itiraflarının bundan sonrası insanın kanını donduruyor. Bu insan etinin yenileceği sofraya tüneyen akbabalar şu çözümü bulmuş. Selanik’te MİT’in ilişki içinde olduğu bir genç Atatürk’ün evinin bahçesine bomba atsın, bunu Yunanlılar yaptı diye duyuralım. İstanbul’da da biraz olaylar çıksın, karışıklıklar olsun. Böylece Zorlu, Londra’daki konferansta bakın Atatürk’ün evi de bombalandı, İstanbul’da olaylar da çıkıyor, diyerek güçlü bir konuma gelecek. Bu dahiyane çözüm tüm akbabalar tarafından onaylanıyor. Aslında bu zaten önceden gizli gizli planlanan bir şey, katliam yavaş yavaş hazırlanıyor. Her şey 5 Eylül’de kararlaştırılmıyor (İlk yazıda söz vermiştim şimdi neden Fatin Rüştü adını andığımı anladınız. Bunun önceden planlandığına dair kanıtını da ileride vereceğim bu da ikinci sözüm olsun. Bu sözü de tutacağım biraz bekleyin.) ama herkes düğmeye ne zaman basılacağını bekliyordu. Şimdi tam zamanıydı işte! Parti nahiye başkanlarına, ocak başkanlarına haber veriliyor, polise de haber veriliyor. Birkaç küçük olay çıkacak, önemli değil bir iki cam kırılsın, vs. deniyor. Yani parti nahiye başkanları ve KTC “Katliama başla artık vakti geldi” emrini alırken, polis de katliam, tecavüz ve yağmalamaya engel olmaması yönünde uyarılıyor.

5 Eylül’ü 6 Eylül’e bağlayan gece sabaha karşı saat 4’te Atatürk’ün evinin bahçesine el yapımı bir bomba atıldı. Evin ve konsolosluğun birer camı patlamanın şiddetinden kırıldı. Haber Türkiye’ye ulaştığında. Adnan Menderes ve Celal Bayar İstiklal Caddesi’ndeki bir lokantada yemek yiyordu. Menderes, AA’ya haberi öğle bültenine yetiştirin talimatını verdi. 6 Eylül 1955 günü radyonun  saat 13.00’teki haberlerinde Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bombalı bir saldırı yapıldığı haberi tüm Türkiye’de bomba gibi patladı, sahibi dönemin DP İstanbul Mebusu Mithat Perin olan İstanbul Ekspres gazetesi de o gün ikinci baskıyı yaptı. Gazete ikinci baskısında “Atamızın evi bombayla saldırıya uğradı!” derken bu menfur (nefret edilesi) olayın faili olarak Yunanlıları gösteriyordu. Hemen altında da KTC ile yapılan bir ropörtaj vardı KTC “Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalı ödeteceğiz.” diyordu. Olay gerçekten birilerine ödetildi evet öyle böyle değil çok pahalı ödetildi. Ama hesabı ödeyenler oraya bomba attıran leş kargaları değildi. Hesabı ödeyenler günahsız Rumlar olacaktı. İstanbul ekspresin ikinci baskısı piyasaya çıkar çıkmaz hızla tükendi. Tam 290 bin adet satıldı. 6 Eylül Salı günü saat 17’ye geldiğinde ok yaydan çıkmıştı artık sokakları dolduran kalabalık bağırıyordu: “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır! Rumlar piçtir piç kalacaktır!”

Hiç yorum yok: